Gönderi

"Diogenes'in kaynakları arasında en makul açıklamayı yapan MÖ 1. yüzyılda yaşamış Diodotos'a göre kitap doğrudan doğruya doğa hakkında yazılmamıştır. Gerçekten Herakleitos, Miletos'lu filozoflar gibi kosmos'un şekliyle, ortaya çıkışıyla, doğa olgularıyla ve geometriyle ilgilenmemiştir. O daha çok insanın kosmos'taki yeri ve anlamıyla, ahlaki ve dinsel konularla ilgilenmiştir." (Herakleitos/Fragmanlar, syf 21) Tanrı'ya varma fikri doğayı incelemekle başlamış gibi geliyor bana son zamanlarda. Şu zamana kadar okuduğum filozoflar hep çevrelerini anlamlandırmaya çalışmış insanlar. Yıldızları, yer kabuğunu vb. diğer şeyleri. Bir şekilde sonucu Tanrı'ya veya Tanrılara vardıranlar oldu. Tanrılara vardıranları aşağılayanlar da oldu. Ancak ilginçtir ki Herakleitos çevresini değil, kendini anlamlandırmaya çalışmış. Bu yüzden "kendimi keşfettim!" diyor. Yani etrafı değil "kendini." Dışına değil içine dönmüş. Bu da onu melankolik olarak adlandırmalarına sebep veriyor. İçine dönük veya bir şekilde sosyal fobisi olan insanları ben-merkez görüyorum. [Sosyal fobisi olanlar başkalarının kendileri hakkındaki fikirlerine takmış durumdadırlar. Dışa değil içe dönüktür. Acaba şu an yanaklarım kızardı mı, hakkımda acaba ne düşünüyor bla bla. Kısacası "ben-merkez"] Tahminim Herakleitos da ben-merkez bir insan olabilir. Belki de Herakleitos tarihin ilk varoluşsal sancılar çekiyorum, ben bad-boyum ben şöyleyim diyen insanıdır ha? :D taman filozoflarla dalga geçiyorum gibi oluyor böyle.
·
103 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.