Gönderi

Ouasimodo acıyla gülümsedi. —Bir bu eksikti, öyle değil mi? Evet, sağırım. Ben böyleyim. Korkunç, değil mi? Oysa siz çok güzelsiniz! Esmeralda, zavallının ses tonundaki derin ezilmişlik duygusu karşısında, bir şey söyleyecek gücü bulamadı. Zaten söylese de duymayacaktı. Ouasimodo devam etti: — Ne kadar çirkin olduğumu hiç şu andaki kadar çok hissetmemiştim. Kendimi sizinle kıyasladığımda, zavallı bahtsız bir canavar olarak kendime acıyorum! Söyleyin, sizde vahşi bir hayvan izlenimi uyandırıyorum, öyle değil mi? Siz bir güneş ışığı, bir çiy tanesi, bir kuş cıvıltısısınız! Bense ne insana ne hayvana benzeyen, sert, ayaklar altında çiğnenmiş ve çakıltaşından daha şekilsiz korkunç bir yaratığım! Bu sözlerin ardından gülmeye başladı; bu dünyanın en yürek paralayıcı gülüşüydü. Devam eti: — Evet, sağırım, ama benimle jestler ve işaretler aracılııyla konuşabilirsiniz. Benimle bu şekilde konuşan bir üstaım var. Üstelik kısa sürede dudaklarınızın hareketlerinden, akışlarınızdan ne söylemek istediğinizi anlayabilirim. — Tamam o zaman! dedi Esmeralda gülümseyerek.Bna beni neden kurtardığınızı söyleyin. Ouasimodo, konuşurken kızı dikkatle izliyordu. — Anladım, diye yanıtladı. Sizi neden kurtardığımı soruyorsunuz. Bir gece sizi kaçırmaya çalışan ve ertesi gün onların lanet olası teşhir direğinde yardırmna koştuğunuz sefili unutmuş olmalısınız. Bir damla su ve biraz merhamet, işte hayatımla bile ödeyemeyeceğimden daha fazlası. O sefili unuttunuz ama O Sizi unutmadı. Çingene kızı onu derin bir hüzünle dinliyordu. Zangocun gözünden bir damla yaş süzüldü, ama onur meselesi yaptığı için yere akıtmadı. — Dinleyin, diye devam etti göz yaşının yere düşmesinin kaygısını atlattıktan sonra, burada çok yüksek kulelerimiz var, oradan düşen biri daha yere çarpmadan ölür; kendimi oradan atmamı isterseniz, tek bir söz bile söylemenize gerek yok, bir bakışınız yeter. Bunu söyler söylemez ayağa fırladı. Bu garip yaratık, kendisi de çok bahtsız olmasına rağmen, Çingene kızında acıma duyguları uyandırıyordu. Ona kalmasını işaret etti. — Hayır, hayır, dedi Ouasimodo, uzun süre kalmamam gerek. Kendimi rahat hissetmiyorum. Gözlerinizi acıdığınız için benden ayırmıyorsunuz. Siz beni göremeden benim sizi görebileceğim bir yere gidiyorum, böylesi daha iyi. Cebinden küçük metal bir düdük çıkardı. — Alın, dedi, bana ihtiyacınız olduğunda, gelmemi istediğinizde, beni görmekten korkmadığınızı hissettiğinizde bunu çalın. Düdüğün sesini duyabiliyorum. Düdüğü yere bırakıp uzaklaştı.
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.