Descartes geleneğine karşı çıkan; F. de Saussure, L. Strauss ve R. Jakobson’dan etkilenen Lacan’ın çalışmalarında kullandığı yapısalcı dilbilim, psikanaliz çalışmalarını sistematikleştirmesini sağlamıştır.
“Lacan’ın da politik tavrının “sol”a yakın olduğu düşünülebilirse de, bunun biricik kanıtı, adının birlikte anılmasına ses çıkartmadığı öteki adların Levi-Strauss, Althusser ve Fouca- ult gibi “sol”da yazarlar olmasıdır.
Ancak Lacan, Descartes’çı düşünceye ve onun bir uzantısı olan Sartre varoluşçuluğuna karşı bazen açık, bazen örtük bir tavır almıştır.
Özneyi özgür seçimin öznesi olarak gören Sartre varoluşçuluğuna karşı, simgesel yapıların insan üzerindeki belirleyiciliğini çıkarır. Lacan’a göre dilin özneden bağımsız işleyen yapıları vardır; özne de adeta oraya “iliştirilmiştir”.
Sartre’ın;
“varoluşçuluk bir hümanizmadır” sloganının karşısına seminerlerinde “psikanaliz bir anti-hümanizmdir” denklemiyle çıkar.”