Sevgili Cem, kitabın yarattığı kapkara atmosferi hissettiğimde, bunu nasıl başardığını düşündüm yazarın. Aylak Adam'da da çok başarılı bir şekilde hissettiriyordu kahramanın ruh halini. Bilinç akışı kullanıyor ya, ondan olmalı diye düşündüm. İyi de her iki romanda da anlatıcı 3. tekil şahıstı ki? Bilinç akışının kullanıldığı eserlerin hemen hepsinde anlatıcı 1. tekil şahıs olmaz mı? Ben öyle görmüştüm öyle okumuştum onca yıl.
Aylak Adam'da fark ettim önce, bilinç akışını yapan anlatıcıydı. Bunu tabii ki sonradan, ikinci okuma zamanlarımda fark ettim. İşin garibi ilk okuma zamanlarımda beni rahatsız edici bir şeyler hissetsem (üslup olarak) mutlaka anlayacağımı düşündüm.. Anlamamıştım zira. İkinci okumamda fark ettim ki, kulak tırmalayan bir şey yoktu üslupta. İlk okumamda fark etmemem bundandı işte. Kelimenin tam manasıyla şok oldum. Modern roman diliydi ya bilinç akışı, ve 1. tekil şahıs anlatıcıydı, 3. tekil şahıs tanrısal anlatıcıda da olabliliyormuş ve ben romanın ahenginden bunu fark etmemiştim. Belki de başkaca da romanlar vardı bu tarzda yazılan. Ahengi romanların, fark ettirmemişti bunu bana. İnanılmaz yaratıcı buldum.
Anayurt Oteli'nde 1. tekil şahıs doğrudan cevap yerine aklından geçenleri veriyordu. Bir bilinç akışı olarak. Sonra kısacık cevabı geliyordu. Bir de anlatıcı 3. tekil şahıs da anlatımını aynı şekilde yapıyordu. Duyguyu o kadar yoğun veriyordu ki, okur karalar bağlıyordu. Kaçacak yer bırakmıyordu yazar. Bir yandan kahraman, bir yandan anlatıcı. Her ikisi de bilinçten geçenleri kusuyordu.
Temiyle alakalı romanın, okura kalmış görüşü. Bu anlamda senin yazdıklarını anlayabiliyorum elbette. Ama sana bırakıyorum.
Bana kalırsa modern edebiyatın bir devi de YA'dır. Modern edebiyat YA'dan sonra bitmiş olmalı Türkçe yazılan romanlarda. Tabii bu benim fikrim.
Kalemine sağlık.