Gönderi

Entellektüeller, yığınlara itibar ve liderlik elde etmek için yana­şırlar. Eylem adamlarından farklı olarak, söz adamları, etki elde edebilmek için kelimelerin büyüsüne ve ideallerin kutsallaştırılmasına ihtiyaç duyarlar. Yönetmek, emretmek ve fethetmek isterler, fakat bu açlıkları tatmin ederlerken adi bir benliğin ihtiyaçlarını karşılayamadıklarını hissediyor olmalıdırlar. Yaptıklarını meşrulaş­tırmaya ihtiyaç duyarlar ve bunu muhteşem bir tertip içerisinde, kelimeleri kanlı canlı hale getirme ayiniyle gerçekleştirmek isterler. Ezilmiş, yoksun bırakılmış halklar için, özgürlük, eşitlik, adalet ve hakikat için savaş verirler, ama, Thoreau'nun da belirttiği gibi, bir entellektüeli harekete geçiren saik temelde "muzdarip hemcinsleri için duyduğu muhabbet değil, Tanrı'nın en kutsal oğlu olduğu halde yakasını sıyıramadığı özel sıkıntısıdır. "Özel sıkıntı"sı giderildi­ğinde, entellektüelin mazlumlar için duyduğu şevk hatırı sayılır öl­çüde azalır. Entellektüelin kafa yapısı esasında aristokratiktir. (...) Kendisini bir lider ve bir üstat olarak görür. Yığınların kendi başlarına değer ifade eden her-hangi bir şey yapıp yapamayacağından şüphe etmekle kalmaz, böyle bir şey yapmaya kalkıştıklarını gördüklerinde de içerlerler. Yığınlar itaat etmelidirler. Hem savaşta hem de barışta kendilerine yön gösterecek bir lidere muhtaçtırlar. Yığınların müreffeh bir hayatın olanaklarından yararlandıkları bir toplumda tipik entellektü­elin kendini tam anlamıyla yuvasında hissedip hissetmeyeceği ger­çekten şüphelidir. İnsanların hemen hemen dertsiz oldukları bir yerde pek liderlik şansı elde edemeyeceği gibi, müreffeh halkın kendini beğenmişliği ve cakası yüzünden muhtemelen aristokratik duyarlılığı da incinecektir.
Sayfa 44 - Ayışığı YayınlarıKitabı okudu
··
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.