O ve asil amcası, bir deve hörgücünde,
Yurtlarına döndüler, Nur-Çocuk onüçünde
Zaman bir su dolabı, dalsın ve çıksın yıllar;
O’nun kısa bir zaman, koyun çobanlığı var.
Olur iş mi, Varlığın Tâcı çobanlık etsin?...
Bu bir işaret: İnsan güttüğünü gözetsin!
Herkes çoban, peygamber, sultan, başbuğ ve reis.
Sürüler ve çobanlar; işte insanlık!... Hadîs:
«Hepiniz çobansınız; müslüman sürücüdür.»
İslâmlık, güttüğünü ulaştırmak gücüdür.
Yaşı artık onyedi... İkinci sefer... Yemen....
Yol sonsuz, yön sayısız, fâniler tümen tümen.
O’na her kum tanesi diyor: Allah’ı düşün!
Ötesi var, ötesi, bu yalçın görünüşün!
Yaş yirmibir, önünde melekler belirmekte,
Henüz vakti gelmeyen Resulü bildirmekte...
Yüce ahlâk... Lâkabı doğru adam, El’emin;
İnsan ki, böylesini gördüğü yok, âlemin.
Gerçeğin dostu, O’na en küçük yalan, muhal...
Gülümserken de, hep o mahzun, düşünceli hal;
Ve fikir, dipsiz fikir, ebedîlik süresi...
Kum tanesinden küçük, bastığı Arz küresi...
Putlardan iğreniyor, öz babadan soyunca;
Bir, yalnız Bir, çokluklar ve sayılar boyunca...
O’na sermaye verdi, dul ve zengin Hadice;
Şam yolunda ticaret, gidiş geliş.... Netice:
Büyük kâr... Hadice’nin fakat muradı başka;
Büyük kadın tutulmuş büyük ve ulvî aşka...
Gördüğü sadık rüya diyor ki, kendisine,
Zevce olacak, İki Cihan Efendisine...
Sayfa 42 - Büyük Doğu 17. Baskı 2015