Sevgili Sait Faik için objektif olamıyorum maalesef. Ne yazsa okurum demiştim daha önce de onun için, şimdi ekliyorum; ne yazsa büyük bir zevkle okurum. Varsın kayda değer bir şey anlatmasın. Yoldan geçen birine bakıp hayallere dalsın; tahmin oyunu oynasın kendince. Benim için en güzel kurgulardan bile daha güzel bir hikâye anlatırmış gibi gelir.
Samimiyete vurgunum çünkü ben! Bunca samimiyetsizliğin ortasında, bunca yabancının ortasında, bunca haksızlığın, bunca gözünü hırs bürümüş varlıkların (insan demeye de dilim varmıyor) ortasında kalmışken sığındığım o balıkçı kasabası benim için Sait Faik öyküleri. Ne zaman ihtiyacım olsa koşup gittiğim, ruhumu dinlendirdiğim o gizli yerim benim Sait Faik kasabası. Hiç görmediğim o yerlere duyduğum özlemi dindirdiğim yer.
Nerede yaşamak isterdim mümkün olsa; bir Sait Faik hikâyesinde, satır aralarında. Orada kendime bir dünya kurabilirdim. Bir kuşun bir su birikintisinde banyo yaptığını izlememiş olanlar giremez mesela o dünyaya. Bir balığı hayal ederken asık suratlı olarak canlandıranlar da. Ya da bir sokak köpeğine selam vermeden geçip gidenler de giremez. Bir kadının ellerine bakıp dünyayı güzelleştirenin onlar olduğunu bilmeyenler hiç uğramasın kapıya, uyarı asmak gerekecek. Bu liste uzayıp gider mi dersiniz? Ancak tek bir hayalim vardı; samimiyet azizim! Kalbinde bir miktar sevgi, bir miktar samimiyet olan insanlar. O kadar.
İyi ki geçtin bu dünyadan Sevgili Sait Faik. Umudumun tükenmeye başladığı anlarda imdadıma yetişiyorsun hep!