Bertrand Russell Aylaklığa Övgü'de her gün bir kadeh viskisini içen, keyfine göre eğlenen ve tüketen bir adamın, Sibirya'da hiç kimsenin işine yaramayacak bir demiryolu yapımında çalışan bir işçiden ekonomiye daha fazla faydası olduğunu anlatır. Gerçekten de, ilerlemenin açık göstergeleri, tarımla iştigal eden nüfusun önce sanayi üretimine kayması, sonra da, belki de dönemsel bir son olarak hizmet sektörüne kaymasıdır.
Düşünün bir Russell, Sartre, Camus gibi, geçmişin birçok materyalist görüşe sahip aydını, Marksizm cenderisinde birbirlerine uzak düşmüşlerdir. Materyalist, bilimsel dünya görüşünün çok ilkel ve kötü niyetli bir demagojisini kitlelere ilerici bir ideoloji olarak yutturan, ikinci sınıf bir filozof olan Marks'ın fikirlerinin uygulanabilir olup olmadığını anlamak derdiyle, insanlık birbirlerinden farklı kamplara bölündü, toptan yok oluşun eşiğinden döndü. On milyonlarca insanın mahvı, daha da fazla sayıda insanın sefalet koşulları altında yaşamış olmalarını bir kenara bırakın, günümüzde yaşanan köktendinci uyanışın indirekt sebebi bile, ideolojik anlamda her dediği yanlış çıkan Marksist ideoloji.
Bertrand Russell çağımızın en çarpıcı zekalarından biri oldu. Bilimden felsefeye, kurgu yazından, halka bilimi sevdirme çabasına, radyolarda teistlerle girdiği tartışmalara, 20 yüzyılda yazılan en iyi felsefe tarihi kitabına elini neye attıysa başarılı oldu, etkiliyici eserler verdi. Birçok konuyu ilk söyleyen, insanlığa yol gösteren kişi oldu. Özellikle S.S.C.B. gezisinden sonra neden Marksizmin asla uygulanamaz, yanlış bir ideoloji olduğu eleştirisi ve aylaklığa övgü adlı kitabında dile getirdiği, serbest piyasa ekonomisi içinde üretim ve hizmetlere olan ihtiyacın nasıl zaman içinde azalacağına (dengeleneceğine) ait fikirleri öncü niteliktedir.
Eğer CB, bir Russell'ı ve Troçki'yi okusaydı, billahi biz halay çekiyor olurduk. Kaldı ki, Troçki'yi hiç sevmem. Fakat konumuz sevgi değil değil mi? Eğer sevgi, onun doruğu aşk olsaydı konumuz,Yuriyatin'e gidin derdim.