Gönderi

Umutsuzluk Şiiri
Sis koyu ve sonsuz, çünkü unutmalıyım denizin tuzlu dalgalarının beni fırlattığı yeri. Vardığım ülkenin ilkbaharı yok: yalnızca beni bir anne olarak saklayan uzun gecesi.Uluyor yel evimin çevresinde ve hıçkırıyor. Bir cam gibi kırıyor çığlığımı. Ve beyaz ovaların sonsuz ufukları boyunca görüyorum görkemli ve acılı günbatımının ölümünü.Kimi çağırabilir ki buraya düşmüş kadın, yalnızca ölüler O'ndan daha çok yol gidebilirse? Kendileriyle sevdiklerinin kolları arasından sessiz ve katı bir denizin yükselişini yalnızca ölüler görür.Limanda beyaz yelkenleri parıldayan gemiler geliyorlar kimselerin bilmediği ülkelerden; açık-gözlü tayfaları bilmiyorlar ırmaklarımı ve geliyorlar denizlerimin ışığını görmemiş solgun meyvalarla.Ve boğazıma bir düğüm gibi takılan sorunun yanından geçişini gördüm onların, yitip gittiğini, yenildiğini: yabancı lisânlar konuşuyorlardı, yaşlı annemin altın ülkelerde türkü söylediği canlı dili değil.Toz gibiydi mezara düşen kar, bir ölümlü gibi görüyorum sisin büyüyüşünü, ve delirmemek için saymıyorum her bir saniyeyi, çünkü uzun gece yeni başladı daha.Görüyorum yenik ovaları ve topluyorum kederlerini, çünkü yitik manzaraları görmeye geldim. Kardır gördüğüm yüz pencerelerimden; her zaman düşsün o beyaz ışık göklerden! -Gabriela Mistral
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.