Sevgili Nazan Hanım,
Nasıl ki siz Nigar Hanım'ınıza yazdıysanız, ben de haddim olmasa da size yazacağım. Benim üstümde bir editör baskısı yok, sizinle aramda seneler de yok. Yine de çok uzaksınız, çok güzelsiniz.
Yine bana ne yaptınız bilmiyorum. Ben az önce neyi okumayı bitirdim onu da bilmiyorum. Şimdi biri sorsa bu kitap ne anlatıyor diye, asla bir bütünden bahsedemem. Keşke böyle bir eseri tam anlamıyla inceleyecek edebi yetkinliğim; hiç değilse sizi hitap alarak yazarken tıpkı kitapta sizin Nigar Hanım'a yazdığınız gibi süslü cümlelerim olsaydı. Yok ne yazık ki. Ama bilin ki çok yoruldum, ben bu kitapta hakikaten çok yoruldum. Beğenmemek değil elbette ama içimin karanlığı yetmezmiş gibi üstünden yeni siyah kalemlerle geçtiniz, ruhumu yordunuz okurken. Padişaha mı üzüleceğim, hattata mı engel olmak için kendimi zorlayacağım, genç kalfanın akıbetini mi merak edeceğim, genç mezarlık bekçisinin yangınını mı paylaşacağım, sorarım size hangi birine yetişeceğim?! Yine de o öykü kahramanları gibi ben de çıkıp sizin karşınıza dikilmeyeceğim. Çünkü "Bütün o yalnızlığı yaşayan öykü kahramanlarıma nisbetle kendi yalnızlığımın boyutları beni bile ürkütüyor." cümlenizde anladım ben sizi, affettim. Siz genç mezarlık bekçisinden bahsederken "Kendi duygularını kendisinden evvel yazmış birisiyle karşılaştığı zaman biraz rahatlıyordu." dediniz ya, ben de sizi bu yüzden bu kadar sevdim zaten. Çünkü siz aslında yine genç mezarlık bekçisinden değil de kendinizden bahsediyordunuz, bunu da çok ileri bir sayfada aşikar etmiştiniz zaten "Kim bilir yine hangi yangını sermaye ve nakkaşı bahane edip, ruhumdan söz açacaktım." diyerek. Anladım.
Teşekkür ederim beni yine eşsiz alemlere götürdüğünüz için. "İçinden şiirsiz geçilemeyecek kadar derin gözleri vardı" gibi, "Teşbihe ne şükür" gibi; buraya yazmakla bitmeyecek bütün o büyüleyici cümleleriniz için de teşekkür ederim.
Siz durulduktan sonra ben sizin ilk yazdığınız kitabı okudum, şimdiki yazdıklarınızın bundan biraz farklı olduğunu biliyorum. Belki sizin tam bu kitabı yazarken bu yürek yangınlarını çektiğiniz yaştayım. Kim bilir, sizden başka...? O yüzden birgün bir şekilde varlığımdan haberdar olursanız ve size ulaşabilirsem tam da bununla ilgili konuşacağım sizinle, bu yangına rağmen yaşamanın teminatını alacağım. Ben düzgün ifade edemeyeceğim belki, takılıp kalacağım. Ama eminim ki siz anlarsınız. Eminim. Ya de dediğiniz gibi, "mutlaka" :)