Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

268 syf.
·
Puan vermedi
Cinayeti gördüm. Ama kitapta cinayet işlenmiyor. Kitabın yayınladığı tarih 1940. Büyük Harp'in artçı sarsıntılarının üzerine 1929 büyük buhranının tuz biber olmasıyla dünyanın önemli bir kısmında otoriter, faşist yönetimler birer birer işbaşına geliyor. Almanya'da Hitler, İtalya'da Mussolini, Portekiz'de Salazar koşar adım dünyayı bir karabasana sürüklüyor. Derken İspanya'da cumhuriyet kaybediyor, Viva La Muerte. Versay'ın hesabını görmek isteyen Hitler'in tankları önce Avusturya'yı yutuyor, ardından Prag sessizce teslim oluyor. "Hür Dünya" sus pus, Stalin'se çareyi saldırmazlık anlaşması yapmakta buluyor. 1 Eylül 1939 Almanlar Polonya'ya giriyor ve ok artık yaydan çıkıyor, dünya yeniden savaşta. Almanlar çok güçlü, Almanlar makine gibi, Almanlar'ın kazanacağından kimse kuşku duymuyor. Koca bir imparatorluğun yıkıntılarından yeni bir devlet, yeni bir toplum yaratmaya çalışan genç cumhuriyetse düşe kalka yolunda ilerlemektedir. Harf devrimi, şapka inkılabı, kadınlara seçme seçilme hakkı... Muasır medeniyet seviyesine ulaşmak birincil hedef. Radyoda alafranga, cemiyette Halkevleri işbaşında; yeni bir münevver zümre oluşturulmaya çalışılıyor. Yüzyıllarca tebaa olmaya alışmış halkın tamamında kalıcı bir etki bırakamasa da azımsanmayacak bir kesiminde karşılık buluyor. Kitap okuyan, tiyatroya giden, akşamları balolarda eğlenen, yüzü Batı'ya dönük bir münevver kesim oluşuyor yavaş yavaş. Ama yüzyıllık refleskleri, alışkanlıkları geride bırakmak kolay değil; pek çok şeyiyle hala Doğulu kodlara sahip bu kesim. Batılı'nın oryantalizminden mustarip ama kendi doğusundakine oryantalist bakışlar atmaktan kendini alamıyor. Dedik ya, büyük buhranın yaraları daha sarılmamışken bir de Dünya Savaşı'nın yanı başında buluyor kendini genç cumhuriyet, hem de büyük kurtarıcısını kaybetmesinin üzerinden bir yıl bile geçmemişken. 25 sene önce sütten ağız yanmış, yoğurt üfleyerek yeniyor. Amaç yangını olabildiğince evden uzak tutmak. Ama yokluk beli büküyor. Yeni yeni ayağa kalmaya çalışan genç cumhuriyet ekonomik sıkıntılarla boğuşuyor. Hani bugün hala anakronik olarak "Karneyle ekmek verdiler!!" diye suçlanan dönem var ya, tam da o dönem. Dönemin otoriter devlet rüzgarı Ankara'ya da uğramış. Kitabın yazarı Sabahattin Ali'nin başı soruşturmalarla dertte, Nazım'ın 12 sene kalacağı hapse gireli 2 sene olmuş. Müesses nizamda Hitlercilik moda. Zaten müesses nizam ekaliyetlerin sermayelerinin transferi mevzuunu hala nihayete erdirememiş, müesses nizamda Yahudifobi had safhada, Hitler'in kazanacağından kimsenin kuşkusu yok. - spoiler - Ömer böylesi bir dönemin aydını. Okullaşma çağındaki çocukların üçte birinden azının okula gittiği bir dönemde üniversite okumaktadır. Memleketin tanınmış edebiyatçılarından, gazetecilerinden oluşan bir çevresi; kendini ayrıcalıklı hissetmesine sebebiyet veren uğraşları vardır. Ama aslında bu çevrenin yaptıkları - çoğu zaman hesabı kime yıkacaklarını dert ettikleri - rakı masalarında ağdalı cümlelerle kendi kendilerini tatmin etmekten ibarettir. Aynı zamanda ciddi etik problemleri olan, en yakınının bile parasına, onuruna, gururuna, itibarına, namusuna ihanet edebilecek tıynette adamlardır çoğu. Ömer de farkında durumun ve içten içe rahatsız durumdan. Ama içindeki şeytan engel olmakta daha farklı bir Ömer olmasına. Bir de yokluk var Ömer'i tüketen, hesaplaşmayı öteleyen. Ömer aslında iyi ama çevresi kötü. Macide de iyi ama çevresi yok. O yüzden özünde de iyi, kabuğunda da. O da dönemin aydını aslında. Ama yaşadığı topluma yabancı, kendine yabancı o kendinden menkul entelijansyaya dahil değil. İstanbul'a okumaya gelmiş, babasını kaybediyor aniden. Babasını kaybedince mali kaynağını kaybeden, Macide'nin yanında kaldığı akrabalarının da tavrı değişiyor Macide'ye. Macide yalnız, Macide çaresiz. Derken Ömer çıkıyor karşısına. Bırakıyor kendi Ömer'in sesinin boşluğuna. İki Ömer var aslında. Entelijansyaların Ömer ve Macide'nin Ömer. İkisi arasındaki tezat yoruyor Macide'yi. Macide iyi, özünde de kabuğunda da. Saflığı, dürüstlüğü, kendine yabancılaşmamayı simgeliyor Macide. Nihat var bir de. Ömer ve Macide kadar tanımıyoruz Nihat'ı. Ama bilebildiğimiz kadarıyla Ömer'in dejenere ekibine dahil. Ömer'den farkı, aslında da iyi olmaması. Maddiyat onun da başının belası. Bu uğurda en yakın arkadaşına şantaj da var lugatında, dönemin Hitlerperest ortamından da faydalanarak silaha külaha meyyal birtakım karanlık tiplerle illegal oluşumlara girmek de. Hamasi nutuklarla çevresine topladığı gençlerin suç işlemesine, vatan millet nutuklarıyla başlarını belaya sokmasında problem görmüyor. Başkaları da var romanda. Bu yarı aydın ortamın en bozulmamışı, en temizi Öğretmen Bedri var. Bu ekibin başını çeken Profesör Hikmet, şair Emin Kamil, yazar İsmet Şerif, kitabın bir ilk sayfasında görünüp bir son sayfalarda avdet eden Ümit ve diğerleri... Sabahattin Ali bambaşka bir yazar. Hem çok iyi bir kurgu ustası, hem muhteşem psikolojik analizler yazabilen, hem hiç beklenmedik yerde sürprizlerle okuru afallatan, hem de yaptığı hiçbir numaranın öyküde sırıtmadığı büyük bir usta. Daha önce Kürk Mantolu Maddona'sını okumuştum ve hayran kalmıştım. Diyebilirim ki; İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna'yı bile aşan bir başyapıt. Cinayeti gördüm. Ama kitapta cinayet işlenmiyor. Kitap basıldıktan 5 yıl sonra Almanlar kayıtsız şartsız teslim oluyor. Hitler intihar ediyor. Faşizm yeniliyor. Bu defa müttefikler kendi içinde ayrışıyor, Soğuk Savaş başlıyor. Yanı başındaki Stalin'in tehditkar talepleri Türkiye'yi teyakkuza geçiriyor, antikomünist histeri galebe çalıyor. Rejimin dili sertleşiyor, sürek avı başlıyor., Nihat'ın çocuklarına gün doğuyor Nihat'ın çocukları Tan matbaasını basıyor. 1947'de Behice Boran, Pertev Naili Boratav, Niyazi Berkes üniversitelerden atılıyor. Bir yıl sonra Nihat'ın derin bağlantılı çocuklarından biri Sabahattin Ali'yi katlediyor.
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019170,9bin okunma
··1 alıntı·
2 artı 1'leme
·
1.286 görüntüleme
Semih Doğan okurunun profil resmi
Olağanüstü geniş bir bakış açısıyla hem kitabı hem dönemi hem de yazarı önümüze sermişsiniz. Hayranlıkla okudum yazdıklarınızı. Farklı bir tarzınız olduğu kesin; fakat ben bu tarzı çok sevdim şahsım adına. Teşekkür ederim Serkan Bey.
Serkan Öztürk okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Semih Bey. Eksik olmayın, mutlu ettiniz.
Bu yorum görüntülenemiyor
AtillaKağan okurunun profil resmi
İçimizdeki şeytan diye yine bizden lakin düşüncesi farklı bana göre güçlü bir kalem H.Nihal Atsız' ı kastetmesi büyük kayıp... Neden derseniz biz görüşü düşüncesi ne olursan olsun ayırt etmeden okumaliyiz diye düşünenler denim...iki güçlü kalem lakin bir araya gelseler memlekete çok şey verecekler tabiki bizlere de gel gör ki durum hiç te böyle değil...ben kayıp olarak düşünüyorum... temennim hangi görüş hangi düşünceden olurda olsun mutlaka ortak bir paydada bulusacaklarina inanıyor, ayrıştırıcı ruhun birleştirici ruha dönüşmesini canı gönülden istiyorum.İnceleme için teşekkürler...kalemine sağlık...
Hatice okurunun profil resmi
kitaba başlamış ama devam edememiştim..yorumunuz bu cesareti tekrar sağladı..çok güzelbir inceleme idi Teşekkürler.. bu arada Atsız bu kitaba köpürmüş o dönemde.. sayenizde karakterlerden Atsız ın kim olduğunu kavradım :) bu gözle okuyacağım ;)
Faysal ALTUN okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme olmuş. Kaleminize, dimağınıza sağlık. Bütün bir dönemi özet geçmişsiniz resmen. Kitap eleştirisinden çok, dünyayla mukayeseli bir yakın tarih analizi olmuş. Tekrar tebrik ederim. 👏👏👏
Serkan Aygün okurunun profil resmi
okuduğum en iyi incelemelerden biriydi sanırım
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.