Memleketimiz bir şairler diyarıdır. Binlerce yıllık geleneğimiz onların kalpleriyle aktarılmıştır nesilden nesile.Şiire burun kıvırmak mı dediniz? Olsun saygı duyalım herkese. Birilerinin yüzlerce sayfayla anlatamadığını birkaç dize, birkaç kelimeyle anlatan şairlerin pabucunu dama atmak ha?
Şükrü Erbaş. Sözün şefkatine kendini bırakıp, gölgesinde dinlenmek isteyenlerin sığınak olarak göreceği adamlardan. Şiir öldü ha? Şiir öldüyse bu yaşayan sen misin ey insanoğlu?
Bu kitap şu dizelerle açılıyor, başka hiçbir şey söylemese de yeterliydi aslında,
“bunalıyoruz çocuk bunalıyoruz
biçim veremediğimiz şeylerin
biçimini alıyoruz”
-Ben bunu zaten biliyordum, hı hı evet, ay ne romantik,şimdi laf mı bu,eee daha ne demiş, şiir okumak mı kaldı, nasıl nasıl ben o adamı tanımıyorum, ha evet geçen arkadaş söylemişti ama bilmiyorum aman banane, ben sevmiyorum öyle şeyler canım.-
Bir filozofla bir şairin ortak özelliği nedir? Kendimce cevabı; ikisi de yarayı gözümüze sokup bizi uyandırır. Ne diyor Şükrü abi,siz bunu biliyorsunuz değil mi peki hiç üzerine düşündünüz mü?
“aklı kalbinden utana utana
-yaşasa bile insan-
yaşamanın bir anlamı kalır mı?”
Siz hiç kalabalıkların arasında yürürken, bir topal bir aksak adamcağız görüp istemsiz adımlarınızı yavaşlattınız mı , utandınız mı sağlamlığınızdan? Bana oluyor öyle de bazen ondan diyorum. Bakın Şükrü abi ne demiş,
“bir adımı diğerinden kısa düşüyor
kısa düşüyor, bir topal
hızla yanından koştular
bu da bir acıdır”
Sonra “genelev mektupları “ diye bir şiir yazıp ortak olmasına ne demeli görmezden gelinen o kadınların hüznüne,
“giysiler alırım nedense
nerelerde ne zaman giyeceksem
bir eski alışkanlık işte
ilk gençlikten kalma”
Ve aynı şiire ekler şu dizeleri beni de mahveder, herhalde insanım diyen herkesi de,
“bir gün olsun pembe uykularımdan
mavi bir erkek
uğrun uğrun öperek
uyandırmadı beni”
Neler neler söylüyor, kırgın adamların incinmişliğiyle sonra ,
“dünyanın bütün suçlarını işlemiş
bütün yanlışlarını ben yapmışım gibi
yaptığım her işten tedirgin oluyorum
içimde sürekli bir horlanma korkusu
bir kekeme tutukluğu ürkek dilimde
en iyi bildiğim konuda bile
çekine çekine konuşuyorum
çekilip sonra kabuğuna küskünlüğün
kendime düşlerden sığınaklar kuruyorum”
Sonra diyor ki Şükrü abi “eğme kirpiklerini”,
“durup dururken eriyor yakınlığın
araya bilmediğim yollar düşüyor
ıpıslak dönüyorum bir uzun dalgınlıktan
soluk soluğayım soğuk odalarda
eğme kirpiklerini yüreğim üşüyor”
Sonra diyor ki,
“siz hiç duyarsız insanlara
şiirler sundunuz mu?”
Şükrü abi bana mı diyorsun yoksa, sunmaya çalışıyorum senin şiirlerini ama bilemedim ki duyarlı insanlar da vardır elbette, yok mudur? Son olarak “biraz da ölümü düşünün” şiirinden birkaç dize paylaşarak bitirelim.
“yaşamak sevgilerden alır gücünü
eğilin biraz da sevgilere eğilin
silin bencilliğin kara kirini
kalbinizin aynasından
o çok derinlerde yitik
temiz yüzünüzü görün
-
ölüm her şeyi bitirir bir gün
kimseleri, kimseleri incitmeyin
ölüm her şeyi bitirir bir gün
ömrünüz size kısa bir oyun
ölüm her şeyi bitirir bir gün
ardınızda güzel anılar koyun
sevgiden başka her şeyi
her şeyi bitirir bir gün
biraz da ölümü düşünün”