Bir insanın güzelliğini anlatmak için türlü cümleler kurabilirsiniz. "Güneş altında söylenmedik söz yokmuş" zaten, milyonlarca cümleler dizilmiş bir başkasının güzelliğini anlatmak için. Kim bilir ne kadar başarılı da olmuşlardır; eminim. Fakat yine de bana sorarsanız Yaşar Kemal'in kurduğu sade mi sade cümleler ile yarışamaz hiçbiri. Öyle tertemiz anlatıyor ki insanın güzelliğini; hayran olmamak elde değil. Kendi yüreği bu kadar güzel olmasa anlatabilir miydi bu kadar? Hiç sanmıyorum.
Sadece güzelliğini mi anlatıyor insan olmanın? Elbette hayır. Yalnızlığı da ne güzel anlatıyor, korkuyu da, derdi de, umursamazlığı da, idealizmi de, kendini beğenmişliği de. Üstelik bütün bunları kısacık bir romana sığdırıyor; çok az karakter ile. Ama o karakterler sayı olarak azlar. Yoksa bütün insanlığı da insana ait ne varsa onları da taşıyor hepsi, dolu dolu.
Bir ceviz ağacının altında, bir cevizin budağına gizlenmiş nice hikâyeler vardır. Nice insanlar gelir geçer de yanımızdan yöremizden, hangi birine yüreğini görmek isteyerek bakarız? Kaç tanesinin içini görebiliriz sahiden? Kaç tanesine dikkatlice bakar da hikayelerini merak ederiz? Bir tanesini çevirip sorsak ya hikâyesini; eminim ki anlattığı hikâye tüm insanlığın hikâyesi olacaktır. Tıpkı bu miniminnacık romanın birçok destandan daha çok şey anlatması gibi.