Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

419 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
"BİR ŞAİRİN ROMANI HUZUR"U OKUMAK
"Yaşamak değil beni bu telaş öldürecek” demesi gibi şairin, bitmek tükenmek bilmeyen bir koşuşturma içinde yaşıyoruz, ya da yaşadığımızı sanıyoruz. Bu telaş içinde kitaplar çok zaman sığınağımız oluyor. Ruhu ruhumuza eş bir yazar bulduk mu sahipleniveriyoruz. “O da benim gibi yaşamış, o da benim gibi savrulmuş, onun da kırgınlıkları, dargınlıkları, bekleyişleri, hayal kırıklıkları olmuş, o da benim meşrebimdenmiş.” deyip tutunuveriyoruz sevdiğimiz yazarın eteklerine. Bazen ruh öyle yoruluyor ki bu tutunmalar da yoruyor ruhumuzu, içimize çekiliyoruz, okuyamaz, yazamaz hatta konuşamaz oluyoruz, sessizce yüzünü güneşe dönen bir menekşeden farkımız kalmıyor. Benim bütün bu halleri yaşarken icat ettiğim bir yöntem var. Böyle zamanlarda kendimi iyi bildiğim yazarlara ve kitaplara teslim ediyorum. Belki ondan sebep defalarca okuduğum kitaplar vardır kitaplığımda. Çalıkuşu’nu dört kez okudum mesela, Aytmatov kitaplarını saymıyorum bile, her biri en az iki kez okunmuştur. Bu defa da üslubunu çok sevdiğim bir yazarda dinlenmeyi denedim. İyi ki de denemişim. Mehmet Kaplan “Huzur” için yazdığı o detaylı makalesinin başlığını “Bir Şairin Romanı: Huzur” olarak belirlerken ne kadar da isabetli bir seçim yapmış. Kelimenin tam manasıyla (Tanpınar olsa "manasıyle" derdi:)) büyülendim ve iyi ki Tanpınar benim ana dilimde yazmış diye de büyük bir gurur duydum. Bu okuyuşumda bir kez daha anladım ki Tanpınar Türk edebiyatının en üslup sahibi yazarlarından biri. Mehmet Kaplan çok haklı, bir şiir okur gibi okudum romanı. Bazı cümleleri döndüm tekrar tekrar okudum keyif almak için. Edebî haz istiyorsak Tanpınar’a dönmeliyiz yeniden ve "Huzur"u mutlaka okumalıyız ve dahası anlamalıyız. “Tehlikeli Oyunlar”ın tiyatrosu için yazı yazarken tiyatronun tanıtım sayfasında eserin sahnelenme fikrinin nasıl ortaya çıktığı anlatılıyordu. Orada dikkatimi çeken bir detay vardı. Celal Mordeniz, Tehlikeli Oyunlar’ı sahneleme fikrinin sesli roman okuma çalışmalarının sonucunda ortaya çıktığından bahsediyordu. “Tehlikeli Oyunlar’ı kampta okumayı önerdiğimde aklımda sahneleme düşüncesi yoktu, ancak romanı duymaya başladığımda çalışma arkadaşlarıma böyle bir öneri yapmaya karar verdim.” diyordu. Bu yazıyı okuduğumdan beri benim de aklımda böyle bir fikir oluştu. Bazı romanları okurken “Bu kitap sesli okunsa ne güzel olur.” diyorum. Derste öğrencilerime hikaye okurken yaşayarak yapılan bir sesli okumanın onlar üzerinde ne kadar etkili olduğunu görmüş bir hoca olarak bir süredir okuduğum kitapları da “sesli okumaya müsait olanlar ve olmayanlar” olarak kategorize etmeye başladım. “Sevgili Arsız Ölüm”den bazı cümleleri okurken de bu kitabın sesli okumaya çok uygun olduğunu düşünmüştüm. “Huzur”u okurken ise bu fikrim zirveye çıktı. “Huzur” kesinlikle bir araya gelinip sesli okunup tartışılması gereken bir kitap. İçimizden okurken bir lezzet alıyoruz ama sesli okuma bu lezzeti birkaç katına çıkaracaktır. Daldan dala atladım, Huzur’dan bahsederken söz döndü dolaştı nerelere geldi. Neyse, ben artık biraz da okuma zevkinizi kaçırmayacak şekilde romandan bahsedeyim: Berna Moran’ın o çok kapsamlı makalesinde “huzursuzluğun romanı” olarak nitelendirdiği roman; görünüşte bir aşk hikayesi olsa ve yazarı da bu romanı "Bu, dünyanın en basit, âdeta bir cebir muadelesini hatırlatacak kadar basit bir aşk hikâyesidir."(s. 73)diye nitelendirse de roman temelde, ne tam doğulu ne tam batılı olmayı başarabilmiş, arafta kalmış Türk aydınının trajedisinin romanıdır. Nitekim Tanpınar bu durumu şu cümlelerle çok güzel anlatır: "Biz şimdi bir aksülamel devrinde yaşıyoruz. Kendimizi sevmiyoruz. Kafamız bir yığın mukayeselerle dolu;, Dede' yi Wagner olmadığı için, Yunus' u Verlaine, Baki' yi, Goethe ve Gide yapamadığımız için beğenmiyoruz. Uçsuz bucaksız Asya' nın o kadar zenginliği içinde, dünyanın en giyinmiş milleti olduğumuz halde çırçıplak yaşıyoruz."(s. 252) "Debussy'yi Wagner' i sevmek ve Mahur Beste' yi yaşamak, bu bizim talihimizdi."(s. 140) “Birisinde Memling’le, öbüründe Şeyh Galib’le berabersin… Bu Mümtaz’ın bitmeyen şarkısıydı.”(s.169) "Fakat bir mesele var yine. Okuduklarımızla rahat değiliz. (...) Mesele okuduklarımızın bizi bir yere götürmemesinde. Kendimizi okuduğumuz zaman hayatın hâşiyesinde dolaştığımızı biliyoruz. Garplı bizi ancak dünya vatandaşı olduğumuzu hatırladığımız zaman tatmin ediyor. Hulâsa, çoğumuz seyahat eder gibi, benliğimizden kaçar gibi okuyoruz. Mesele burada. Halbuki kendimize mahsus yeni bir hayat şekli yaratmak devrindeyiz." (s. 91) Genel olarak romanın kurgusuna baktığımızda eser; yaz sonuna doğru, İkinci Dünya Savaşı’nın ilanından aşağı yukarı bir gün önce başlar, yirmi dört saat sonra savaşın ilan edilmesiyle sona erer. İkinci ve üçüncü bölümlerde geriye dönüş tekniğiyle aynı zamanda romanın merkezini de teşkil eden Nuran-Mümtaz aşkı anlatılır. Romanın dördüncü ve son bölümünde tekrar hal-i hazıra dönülür. Eserde iki bölüm boyunca anlatılan Nuran-Mümtaz aşkı pek çok kültürel detayı ve en önemlisi İstanbul’u ve bizim öz mûsikîmizi kendisine fon yaparak öyle büyüleyici şekilde anlatılır ki bu bölümde Tanpınar’ın dehası karşısında hayranlık duymanız kaçınılmaz olur. Kahramanlarının aşkını İstanbul tutkusu ile birleştiren ve onlara 'Birbirimizi mi, yoksa Boğaz'ı mı seviyoruz?" dedirten Tanpınar, mekan ve karakter tasvirinde öyle derinleşir ki her cümlesiyle mevcut hayatımızın tekdüzeliğine karşın hayatın güzelliğinin detaylarda saklı olduğunu haykırır adeta. Nuran’ın tebessümünün anlatıldığı şu satırlar hayretimizi zirveye çıkarır ve biz görürüz ki tebessüm sadece bir tebessümden ibaret değildir! "Mümtaz, sevdiği ve tanıdığı kadını tanınmıyacak kadar güzelleştiren, taşıdığı mesafelerde onu ufkuna yabancı bir aydınlık yapan bu tebessümün, ona adeta her çizgisi asırların muhayyilesiyle bulunmuş ve yapılmış bir sanem edası veren bu sükûnetin nasıl en son ve çaresiz anlarda hazırlandığını ve genç kadının bu zoraki tebessümün ve sükûnetin arkasına nasıl parça parça sığındığını, oradan içi kanaya kanaya etrafa ve kendi hayatlarına, çok güç bir uyanışın perişanlığıyla nasıl baktığını pek iyi bilirdi."(s. 61) "Genç kadın hep o sessiz gülüşü ile onu dinliyordu. Çok garip bir dikkati vardı. Âdeta gözlerinde yaşıyordu. Nasıl gün dediğimiz şeyi, güneşin hareketi idare ediyorsa, onu da gözlerinin parıltısı idare ediyordu." (s. 78) Yine Tanpınar’ın Nuran’ı anlattığı şu satırlar güzellik kavramına yepyeni bir tanım getirecek cinsten bence: "Mümtaz, genç kadının güzel ve biçimli büstünü, beyaz bir rüyayı andıran yüzünü daha evvelden beğenmişti. Konuşur konuşmaz bu İstanbulludur, diye düşünmüş, 'İnsan alıştığı yerden vazgeçemiyor, ama bazen Boğaz sıkıcı oluyor' dediği zaman kim olduğunu anlamıştı. Mümtaz için kadın güzelliğinin iki büyük şartı vardı. Biri İstanbullu olmak, öbürü de Boğaz'da yetişmek. Üçüncü ve belki en büyük şartının tıpkı tıpkısına Nuran' a benzemek, Türkçe' yi onun gibi teganni edercesine konuşmak, karşısındakine onun gözlerinin ısrariyle bakmak, kendisine hitap edildiği zaman kumral başını onun gibi sallayarak konuşana dönmek, elleriyle aynı jestleri yapmak, konuşurken bir müddet sonra kendi cesaretine şaşırarak öyle kızarma, hiçbir özentisiz, telaşsız, büyük ve geniş, suları, dibi görünecek kadar berrak, bir nehir gibi hayatın ortasında hep kendi kendisi olarak sâkin, besleyici akmak olduğunu o gün değilse bile, o haftalar icinde öğrendi." (s. 75) Biliyorum “Huzur” romanı için ne söylesem eksik kalacak ve benim kırık dökük satırlarım böylesi bir romanı yeterince anlatamayacak. Bu sebeple uzun yazılar yazıp okuyucunun sabrını da zorlamamak adına burada susmayı tercih ediyorum. Ben susarken yazımı, güneşin içimizi ısıttığı, ruhumuzu aydınlattığı nice güzel günlere dileğiyle Tanpınar’ın güneş güzellemesi ile bitirmek istiyorum: "Ne kadar mustarip olursanız olun, güneş bu ıstırabın arasında er geç bir çatlak buluyor, oradan altın bir ejder gibi kayıyor. Sizi mahzeninizden çıkarıyor, bir yığın imkânı bir masal gibi anlatıyor. Sanki 'bana inan, ben bir mucizenin kaynağıyım, herşey elimden gelir; toprağı altın yaparım. Ölüleri saçlarından tutup silker, uykularından uyandırırım. Düşünceleri bal gibi eritir, kendi cevherime benzetirim. Ben hayatın efendisiyim. Bulunduğum yerde yeis ve hüzün olamaz. Ben şarabın neşesi ve balın tadıyım.' diyordu. " (s. 30) BLOGUMDAN ALTI ÇİZİLİ SATIRLARIMLA OKUMAK İSTERSENİZ: hercaiokumalar.wordpress.com/2018/05/22/tanp...
Huzur
HuzurAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 201916,4bin okunma
··
1.901 görüntüleme
İbrahim okurunun profil resmi
Elinize sağlık diyerek başlayayım. Kitaba ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ın muhayyelisine nufüz etmişsiniz ki herhalde Türk Edebiyatının en zor üç yazarından birisidir. Sanırım bunu birkaç defadan fazla okumaya borçlusunuz. Mehmet Kaplan der ki; bir kitabı analiz edebilmek iki ve daha fazla okumaya bağlıdır. Şu metodu bir ben beceremedim. Yalnız son zamanlarda çok kitap okumaktan ziyade kült eserleri birden fazla okuyup kavramak, detaylarına nüfuz etmek meselesi kafama iyice yatmaya başladı. Bu arada sesli okuma fikri çok hoş farklı bir tat verebilir. Ben teknoljinin geri kalmış bir bireyi olarak, kağıt ortamında okumak dışında kitaplar ile farklı bir etkileşim de bulunmuyorum ama deneyeceğim :) Tekrardan elinize sağlık. Keyifli okumalar dilerim. Saygılarımla :)
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
Öncelikle çok teşekkür ederim güzel düşünceleriniz için. Ben bir yazarı külliyat olarak okumayı çok önemsiyorum böylesi okumalarda daha fazla geliştiğimi hissediyorum. Tanpınar da benim için külliyat olarak tekrar tekrar okunacak bir yazar. Sesli okumaya gelince, ben kitap okuma toplantılarında Tanpinar gibi yazarlari sesli okumanın keyifli olacağına inanıyorum dedim. Sesli kitap ise bu gibi kitaplarda bence mutlaka düşünülmesi gereken bir seçenek çünkü dinlemek kitabı gözümüzde çok daha iyi canlandırmamizi sağlıyor.Tekrar teşekkürler, keyifli okumalar.:)
Bu yorum görüntülenemiyor
AtillaKağan okurunun profil resmi
incelemeyi okudum,okurken sanki kitabı okur gibi geldi,kelimeler ve cümleler Ahmet hocanın kaleminden çıkmışlar gibilerdi...Sanki işitme engelliler haber bültenini (çok özür dilerim) izler gibi aheste aheste okumadan olmuyordu.Keza bende öyle yaptım.Fikrimce Ahmet Hamdi Tanpınar BİR AVRUPALI olsa idi sanırım dünya edebiyatının kısaca bir numarası olurdu diye düşünüyorum.İnceleme için çok teşekküler.kalemine sağlık...
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
İnanın okurken ben de öyle düşündüm yani Tanpınar dünya çapında bir yazar hatta en iyilerden biri, o sebeple gurur duydum zaten benim dilimde yazdığı için. Ama öyle güzel işlenmiş ve derin bir dile sahip ki bu dil çevrilemez diye düşünüyorum. Ben teşekkür ederim değerli yorumunuz için.
Gustav okurunun profil resmi
Bazı kitaplar var hakkında inceleme yazmaya korkuyorum. Eserin güzelliği ve büyüsünün hakkını veremeyecek, düşüncelerimi tam ifade edemeyecekmişim gibi geliyor hiç o işe girişmiyorum. Hakkında ne yazılsa eksik kalacak gibi.... Türk edebiyatının en güzel 3 eserinden biri olan Huzur için hakkını vererek, ne güzel yazmışsınız. Elinize sağlık... (Klasikleri her on sende bir okumak lazım derler.. Huzur'u yakınlarda bulundurup ruhun her ihtiyacı olduğunda okumak gerekli... )
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
"Ruhun ihtiyacı" derken çok güzel ifade etmişsiniz. Zira Huzur ruhu doyuran bir kitap. Eğer bu yazıyla ruhuma dolanları ifade edebildiysem ve okuyucuya geçirebildiysem ne mutlu bana.:)
Selman Ç. okurunun profil resmi
Şöyle bir fotoğrafa ( i.hizliresim.com/0zVmYB.jpg ) denk geldim internette, buraya bırakayım. "Ahmet Hamdi Tanpınar , bu romanda dünya ile aramızdaki mesafeyi asgari hadde indirmiştir."
1 önceki yanıtı göster
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
Ne kadar güzel bir kapak! Çok teşekkür ederim paylaşım için.:)
Kağan Kalava okurunun profil resmi
Muhteşem bir inceleme,yüreğinize sağlık. Maalesef yeni fark ettim ve okudum büyüleyici incelemenizi. Ayrica,inceleme yazısından once yazdiklariniz hepimizin ruhuna sirayet eden anlamları hazla okudum. Tesekkurler .
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
Ben de size, incelememi okuyup yorum yapma inceliği gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim.
Erdinç BİGE okurunun profil resmi
İncelemenizi keyifle okudum. Son alıntınızla da içime ışık saçtınız, Ayşe Hanım. Emeğinize, yüreğinize sağlık.
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Erdinç Bey. Tanpınar ışık saçtı, biz de bu ışıktan payımıza düşeni aldık.
Gülce okurunun profil resmi
İncelemenizi yüzümde devamlı olan bir tebessümle okudum.Kaleminize sağlık.🌿
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
Var olunuz.:) Aynı gülümseme benim yüzümde de oluştu. 😊
Anıl okurunun profil resmi
Sesli okunur, sessiz okunur, dinlenir, düsünülür, tartışılır, ögrenilir, hissedilir... Olağanüstü bir ayrıcalık kendi dilinde okumak Tanpınar'ı, kadına, ilişkiye, musikiye, ihtirasa, Istanbula, bilgiye, ilime her yere temas eden dolu dolu bir eser ve dolu bir inceleme eline sağlık Ayşe, kitabı okuduktan sonra bir daha okumak istedim incelemeni.
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Anıl. Tanpınar'ı ana dilinden okumak bir ayrıcalık kesinlikle. Diğer yandan bu usta kalemi, dilimiz döndüğünce anlatmak, tanıtmak da boynumuzun borcu. Senin yazın da benimki de bu çabanın ürünü. Kendi adıma bu tanıtıma bir katkım olursa, olduysa bundan mutluluk duyarım. :)
23 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.