Aşırı duyarlılığın yıkıcı etkisi mi bu, yoksa tamamen kişinin öz safsatalarıyla mı alakalı bilemiyorum ama, bu kitap çok uç noktalardan dokunuyor insana. Bana öyle oldu.
Kitabın baş karakterinden sinen bi' olgunluk sonucu galiba, irili ufaklı tüm gerçeklik kırıntılarını içsel bi' göz devirişle kabullendim. Çünkü bunların pek çoğu yaşamaktan, pek çoğu gözlemden, birazı da öngörüyle bulaşıyor zaten insana.
Hayatın sıkıcı yanları nedir? Tekdüzelik, monotonluk içinde akan(!) günleri yaşamamızdaki temel itki nedir, ya da var mıdır öyle bi' şey?
Baş karaktere sanki farklı bi' zamanda farklı bi' yerde rastlamışım, onunla çok derin bi' konuşma yapmışım, bu konuşmada kendi "köşeli" fikirlerimden bahsetmişim gibi, samimiyetle serpiştirmiş tüm o iç sıkıntıları hayatına. Keşke yaşamasaydı böylesini! Okurken bu kadar duyarlı olursan, bu kadar incelikli düşünürsen, nesnelerden derin kurgulara varıp orada hayatının, o ölümcül monotonluktaki hayatının, yaşıyorluğuna dair "yerine uygun" bi' imgede, sembolde, bi ' harekette, devinimde ararsan, o anki yaşıyorluğunu hatta tüm varlığını bi' karton uçuşmasına bağlarsan olacağı budur dedim.
Kitap, kendi iç filozofluğunu yaşarken an be an anılarla nesnelerle, kişilerle ve tüm bunların düşünsel ifadeleriyle avunan, gittikçe içe/dibe batan bi' adamın, talihsiz birinin yaşamını anlatıyor. Bu yaşam kuşkusuz salt ona ait değil. Okumaya başladığım andan itibaren sorular çıktı kitaptan. Öylesine ortak noktalar buldum ki, baş karakterin hikayesine ortak olmamam mümkün değildi. Kitapta her ne kadar bir kurgu kişisinin hikayesi anlatılsa da, kitap reele ulaşıp size de o devingen, aktif ve nihai soruları yöneltiyor. Bu nedenle Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk'u okumak benim için farklı ve sorgulayıcı bi' okuma oldu...
Anlatmakla bitiremeyeceğim kadar iç geçirmeli, boyun eğmeli, kaş çatmalı ifadeler var kitapta.
Görünürdeki akışkan hayatın ardında katı, monoton bi' dünya var. Bu dünyadan korunmak için bazen içsel filozofluklarımız oluyor, içsel dehalıklarımız...Orada derinlere dalmak kaçınılmaz ve tehlikeli olabiliyor bazen. Ve tüm bu çapraz yalanın içinde yani, dışın akışkanlığına karşı için monoton "görünüyor" olması olayının aslında tam tersinin geçerli olması durumu anlatılıyor. Bu hengâme hiç uzak değil, hatta denebilir ki çok yakın. Bu yüzden okumanızı öneririm.