Gönderi

Meselemiz:
Acaba peşinde olduğumuz şey, sadece bilgi mi, hikmet mi, düşünce mi, yoksa işin içinde kitabın nesnesine yönelmiş bir "koleksiyonculuk hastalığı da mu var? Hatta bu koleksiyonculuk hastalığı, bilme iştiyakının da mı önüne geçmiş? Yoksa hepsinden önemlisi, tehlikelisi bu virüs mü? Biriktirme, dokunma, sahip olma, koklama isteği mi bizimkisi? Yoksa "bilmek" hiç mi yok? Hiç ama hiç... Sorardı kendine. Cevapları ne kadar acımasız da olsa, telaffuz etmekten çekinmezdi. Kitaplar bizi kirletiyor, demişti Serhat'a. Bizler gururlu, kibirli, kendimizde bir "renk" gören kişileriz. Kendimizi çevremizdeki insanlardan üstün görüyoruz. Elimizden ve dilimizden Mevlana düşmüyor. Kitaplıklarımızın en hatırh yerlerinde Mesnevi var. Ama biz hala kitaplarımızı insanları aşağılamak için kullanıyoruz. Belki de vazgeçmeliyiz kitaplardan, belki de Hz.Ömer'in yamalı elbise giymesi gibi, gurumuzu kıracak işler yapmalıyız, demişti. Kelimelerden bir ağ örmüşüz toplumla aramıza. Ancak kendimiz gibi mağrur olanlara geçit var. Ancak bizim gibi olanlara karşı alçakgönüllüyüz. Nasıl bir okumak bu? Bir tuhaflık var doğrusu..
Sayfa 41
··
26 görüntüleme
Ömer Gezen okurunun profil resmi
Çok güzel bir noktaya değinilmiş. Herkesin özeleştiri yapması gereken bi konu.
Gökçe okurunun profil resmi
Kesinlikle Ömer, her zaman düstur edinmemiz gereken soru ve cümleler bunlar.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.