Gönderi

YAVUZ SULTAN SELİM VE ŞAİR VEHBİ
Yavuz Sultan Selim’in çok sevdiği gönül ehli bir dostu vardır: Şair Vehbi. Kendisi de çok mâhir bir şair olan Sultan Selim, Şair Vehbi’yi hiç yanından ayırmaz. Lakin, meşhur sözdür:“Kurb-u Sultan âteş-i suzandır.” Nasıl olduysa Yavuz Selim’in Yavuz ismi tezahür eder.Şair Vehbi, Yavuz’un hışmına uğrayarak tard edilir. Sürgüne gider. Sürgünün rotası Erzurum’u gösterir. Lakin Vehbi, kısa bir süre sonra Erzurum’u da terk eder, Van’a gider. Ve Van müftüsünün yanında katip olarak çalışmaya başlar. Bir süre sonra Yavuz Selim’in, Selim ismi parlayınca yaptığına pişman olur ve tekrar şairine kavuşmayı diler. Haber salınır dört bir yana ama, ara ki bulasın. Yavuz Selim Han’ın aklına şöyle parlak bir fikir gelir: “Ben bir şiir yarışması başlatayım. Vehbi dayanamaz bu yarışmaya katılır. Ben de onun şiirini, üslubundan tanırım. Böylelikle Vehbi’yi bulmuş olurum.” Yarışma şekli şöyle belirlenir: İlk mısrasını padişahın söyleyeceği şiiri aynı redif ve kafiyeyle beyite tamamlayana bin altın ödül verilecektir. Padişahın yazdığı ilk mısra şudur: “ Bütün dünya benim olsa gamım gitmez nedendir bu” Vatanın dört bir yanına haber salınır. Yarışma ve ödül her yere duyurulur. 1000 altını duyan herkes kâğıt kaleme sarılır.Bir anda saraya şiir yağar. Bu arada (1000 altını duyan herkes gibi) Van müftüsü de yarışmaya katılır ve yazdığı bir mısrayı katibi Vehbi’ye gösterir. “Sen şairsin şiirden anlarsın. Nasıl olmuş?” diye. Şair Vehbi bakar ki şiir diye karşısına getirilen şey üç beş kelimeden oluşmuş bir ucube. Lakin efendiliğini bozmaz ve müftüye: -Efendim, der. İsterseniz şurası şöyle olsun. Burasını da şu şekilde değiştirelim. Şu kelimeyi de atalım vs.vs. derken müftünün mısrası yok olur ve ortaya bir güneş gibi Vehbi’nin mısrası doğar: “Ezelden gam türabıyla yoğrulmuş bir bedendir bu” Şiir saraya gönderilir. Padişah bu şiiri okuyunca “Tamam, der. Yarışma neticelendi. Bundan sonra şiir gönderilmesin. Zira birinci belli oldu.” Yavuz Selim’in maksadı şiirin güzelini değil, Vehbi’nin şiirini bulmaktır. Ve maksadına kavuşmuştur. Birinci olan şiirin şairi ödülünü almak üzere saraya davet edilir. Müftü çıkar gelir. Ve bekleme odasına alınır. Müftü, 1000 altına kavuşmanın heyecanıyla bekleyedursun, Padişah da Vehbi’sine kavuşmasının mutluluğuyla bekleme odasındaki şairi huzuruna çağırır. Lakin o da ne,bu da kim? Padişah karşısında Vehbi’yi görmeyi beklerken sakallı ihtiyar bir müftüyle karşılaşınca sorar: - Bu şiiri sen mi yazdın? - Evet Hünkarım. Saye-i saadetlerinizde bu şiirin yazarı bu âciz, hakir ve fakir kulunuzdur. - Peki öyleyse,birinci sen oldun ve 1000 altın senindir. Lakin doğruyu söylersen 1000 altın daha veririm. Bu şiiri kim yazdı? - Hünkarım. Bu şiiri ben yazdım lakin… Müftü olan biteni anlatır. Şair Vehbi’den bahseder,ve 1000 altın daha alır. Böylelikle, Yavuz Sultan Selim, Şair Vehbi’ye kavuşurken, müftü de altınlarına kavuşmuş olur. Bize de bu 1000 altın değerindeki beyit yâdigar kalır: “Bütün dünya benim olsa gamım gitmez nedendir bu Ezelden gam turabıyla yoğrulmuş bir bedendir bu”
··
15 görüntüleme
G okurunun profil resmi
hayır o kısmı anladım son iki satırı kastederek söylemiştim ama şimdi anladım sağolun
G okurunun profil resmi
Sultan Yavuz'la ilgili birçok şey okudum ama ilk defa duydum bunu birde pek anlayamadım ne demek istediler :) :(
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.