Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

72 syf.
10/10 puan verdi
Bir İshak Kondu Geceye
Biraz araştırma, biraz yorumlama “Avcının iyisi uçarı vurur. İyi öykücü akıp giden zamanın ritmine, onu durdurmadan kalemini uydurandır.“ –Onat Kutlar Bu kitap, 50 kuşağı öykücülerinden, aynı zamanda bir fikir adamı ve sinemacı olan Onat Kutlar’ın bir eseridir. Öyle sıradan bir eser değil ha! İlk yayınlanmasının üstünden yaklaşık 60 yıl geçmiş. Ve bu kitap Türk Edebiyatı’nda “büyülü gerçekçilik” akımında üretilen öncü örneklerden biridir. Onat Kutlar’ın öykü kitabı İshak için Fethi Naci’nin sözleri bu açıdan önem taşımaktadır: “Onat’ın yaptığını Márquez yapınca buna ‘büyülü gerçekçi’ diyorlar. Marquez’in adını bile duymadığımız yıllarda ... yirmi yaşlarında Onat Kutlar, Türkiye’de, büyülü gerçekçiliğin (O yıllarda bu terim de bilinmiyordu!) ilk örneğini veriyordu” [3] Peki ama nedir bu büyülü gerçeklik? Uçan cadılar, kaynayan kazanlar, cinler periler mi? Kitabi tabir ile :”Büyülü gerçeklik, içinde büyülü öğeleri barındıran, gerçeklik anlayışı içerisinde, düşsel/gerçekdışılık ile gerçekçiliği birbirine bağlayan akımdır.”[1] David Punter’in yorumu ise oldukça açıklayıcı: “Eğer bir hayalet kahvaltı masanıza oturur ve siz de dehşete kapılıp, korkarsanız bu korku-fantastik olur. Ancak, “Ah bir hayalet, şu reçeli uzatabilir misin?” derseniz büyülü gerçekçilik olur. Siz böyle dedikten sonra hayalet, “Benim büyükannem çok güzel soğan reçeli yapardı” der; siz de buna karşılık “Saçmalama soğanın reçeli yapılmaz” derseniz büyülü gerçekçi olur.”[1] Peki benim düşüncem nedir? Bence büyülü gerçeklik içeren öyküler/romanlar, güzel harmanlanmış bir sigara gibidir. Gerçek ile düşsel ögeler öyle orantılı birleşmiştir ki, okurken hangisinin gerçek, hangisinin düşsel olduğunu kavramazsınız. Üstelik bunu sorgulamazsınız bile. Kendi bildiğiniz gerçeklik yargılarını bir kenara bırakır, kendinizi yazıya teslim edersiniz. Ve bu yazı sonrasında sizde bir boşluk, bir afallama oluşur:”Ulen noldu şimdi? O kuş gerçek miydi yoksa hayal mi?” dersiniz. “Yoksa sadece bir imge miydi?”... Hayata artık o büyülü gözlükten bakarsınız. Böyle bir illet/nimet tir benim gözümde. :) Kitapta bulunan dokuz öyküde bu dediklerimi iliklerinize kadar hissedebilirsiniz. Yazım olarak okuyucuyu çok zorlamıyor ama derinliği de yadsınamaz. Betimlemeler gayet yerinde ve kelimeler tasarruflu kullanılmış. Müsrifliğe mahal vermemiş. Zaten cümlelere birkaç kelime daha ekleseymiş, sanırım şahane bir et suyuna bulgur pilavına, bir kazan soğuk su katmak gibi olurdu. Kıvamında leziz büyülü bir pilav var bu kitapta. Öykülerde hakim olan his, zamansızlık. Bazen belirsiz bir zamanda geçiyor, bazen de zaman, ağza dahi alınmıyor. Biraz da bu yüzdendir her hikaye sonunda şaşırmamız. İlkin “İshak”ı okudum, peşine “Çatı”yı. Sonra “Dördüncü” adlı öyküde beni nakavt etti Onat Usta. Çünkü adamlar hayali kartlarla poker oynuyordu bilader! Ve bunu nedense çok normal karşıladım okurken. Lise yıllarında, okulda pişpirik kağıtları yasak olduğu için, ben de aklımdan böyle bir yöntem geçirmiştim. Gelgelelim, o kadar hafıza bizde nerede? Öte yandan nahif birisi Onat Kutlar. Çocuklar gibi şen sanki yazarken. Kitabın önsöz başlangıcına bakıp buna vardım: “Yeniden giriyorum yazıya. Ülkeme, çocukluğumun kentine döner gibiyim. Kağıtların ak denizine, esinlerle ürperen çayırına harflerin, anlamın derin vadilerine, kitapların kalabalık sokaklarına… Doyulmaz bir rahatlık, güven. Kendi dilimi konuşuyorum çünkü. Küçük bir kaygı yok değil. Müsrif oğlunu nasıl karşılayacak yazıların piri?” Bu adama saygı duruşunda bulunmayıp ne yapacaktım? Üslubunu örnek aldığım bir yazarı anmanın en anlamlı yolu, onu bir öykü ile selamlamaktır diye geçti aklımdan. Üstelik “İshak” öyküsünü okuduğumda, bu fikir iyice filizlenmişti ve şu öyküyü yazabildim ancak: 23: #31885227 “Ama ben, ne kendi kitaplığımda bile kalmamış olan “İshak”ı yeniden bastırmayı düşündüm, ne de arada yazdıklarımı yayınlamayı. Antep’te Fırka Bahçesi’nde, hatmilerin arasındaki bir masada birlikte oturduğumuz Ülkü Tamer istemeseydi gene de kolay kolay razı olmazdım.” Buradan Ülkü Tamer’e de bu iknası için sonsuz teşekkürü bir borç bilmeliyiz. O gün o masada konuşulmasaydı, belki de ne bu yazı olurdu, ne de “İshak” diye bir kitap bu zamana kadar taşınırdı, kim bilir? 30 Aralık 1994’te Marmara Oteli'nin pastanesinde patlatılan bir bombayla ağır yaralandı ve kurtulamayarak 11 Ocak 1995’te hayatını kaybetti bu usta kalem. İlk öykü kitabı İshak (1959) ile 1960 Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü’nü kazandı.[4] Buradan kendisini tekrardan sevgi ve saygı ile selamlıyorum. Bu kitabı da her okurun - özellikle öykü severlerin- okumasını diliyorum. Şimdiden keyifli okumalar. Esen kalınız. Unutmadan, büyülü gerçeklik zehrini “İshak”ı tavsiye ederek damarlarıma zerk eden
Metin T.
Metin T.
‘ye sonsuz sevgilerimi iletirim. Referanslar : [1]leblebitozu.com/buyulu-gercekci... [2]sabitfikir.com/elestiri/turk-e...‘buyulu-gercekcilik-akiminda-uretilen-oncu-orneklerden-biri [3]bilig.yesevi.edu.tr/yonetim/icerik/... [4]insanokur.org/onat-kutlar-in-...
İshak
İshakOnat Kutlar · Yapı Kredi Yayınları · 2009788 okunma
··
113 görüntüleme
Erhan okurunun profil resmi
Halen okuduğum için kitabı baş kısımdaki araştırma şeylerine baktım sadece. Yer kapmak yani amacım, eline sağlık şimdilik. Şurayı bulmuştum - 2010'dan kalma bir forum sitesi, hikaye üzerine tartışan- Onat Kutlar ve tek tek hikayeler üzerinde kafa yormuşlar epey. Hikayeleri okuduktan sonra bakmak güzel oluyor. Diğer yazarlar da var. Linklerin bazıları eski bazıları da sitenin arşivinde olmadığı için açılmıyor ama güzel bir beyin fırtınası olmuş tüm hikayeler için. Yeni etkinliği kaynağı da burası zaten. uzunhikaye.org/forum/okuma-oda... Kitabı tamamlayınca güncellerim yorumu.
Metin T. okurunun profil resmi
Ne güzel bir inceleme, demek gibi basmakalıp, beylik bir laf etmekten başka söz bırakmamışsın. Gerçi benim huyumdur. Başladım mı durduramazsın. Şakir Eczacıbaşı gibi bir sanat severe komprador burjuva diye burun kıvırmayıp sinema için yönlendirir onu. Türk Sinematek'i kurarlar. Böyle hayırlı bir adamdır büyük usta. Onun ölümü ise çok trajiktir. Solcudur OK. Devrimcidir. İlk elden Yasemin Cebenoyan'la beraber ustanın radikal İslamcı birilerinin koyduğu bir bomba sonucu öldüğünü duyduk. Bulup okursunuz internetten. Olabilir, yanlışsa düzeltilebilir. Ben şahsen bunu bekledim. Olmadı ama. Sukut suikasti burada da işledi ve dönemin sol aydınları oldukça irrasyonel ve vicdansız davrandılar ve işte o gün öldüler benim için. Kalemine sağlık Yasinciğim.
Li-3 okurunun profil resmi
Biraz bakmıştım da ibda c nin üstlendiğini okumuştum. Gerçekten çok acı zamanlarmış. Bu kadar dolu birinin böyle veda etmesi çok üzdü beni. Yorumun ve ilave bilgiler için teşekkürler abi.
Li-3 okurunun profil resmi
Onat da okuyunuz Vüs'at çılar :))
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.