İşte tam da böyle. Kahramanların da birer insan olduğunu biz çoktan unuttuk. Putlaştırmak meselesi çok çirkin bir şey ve bu yüzden Atatürkçü'leri, Kemalistleri çok fazla zavallı görmüşümdür. Nitekim yaklaşık 3 yıldan fazla bir süredir tarih dersi aldığım ve halen siyasi görüşü halkında en ufak bir fikir edinemediğim, son derece tarafsız anlatımıyla Mehmet Hocam bize hep şunu demiştir: Üç-Beş arkadaş önayak oldular. Küllerinden tekrar bağımsız bir yurdu ortaya çıkarmak için çabaladılar. Fevzi Çakmak, Ali Fethi Okyar, Mustafa Kemal, Kazım Karabekir, Rifat Bele gibi kimselerdi bunlar. Bir baş gerekti. Oturup günlerce bu ciddi iş üzerine konuştular. Sonunda Mustafa Kemal'i mücadelenin başına geçirdiler. Kendileri de önemli mertebelerde görev almışlardı. Zamanla ismine ne derseniz deyin (ben bir parça diktatörlük diyorum) sıkıntılar baş göstermeye başladı. Arkadaşlarından bağımsız bir Mustafa Kemal ortaya çıktı bir nevî. Kazım Karabekir; kendi dünya görüşüne, dine bakışına, sınırsız batı hayranlığına ve içindeki intikam duygusuna göre bu memleketi "şekillendirmeye" kalkan Mustafa Kemal'le yollarını ayırdı bir süre sonra. Çünkü ona göre bu topraklarda biz, yüreğimizdeki iman denen kuvvetle varolabilmiştik. Şimdi de yok oluyorduk." diye gider mesele. Sözün özü şu ki en yakın arkadaşlarının bile sert eleştirebildiği, insan olan, hataları olan, kötü de düşünebilen, vurdumduymaz da olabilen bir Mustafa Kemal yaşadı. Her şey salt iyi değildi, olmayacak da. Bir pür ü pak geldi geçti yalnızca, ismi Mustafa diye, O da bundan 1400 yıl önce sonsuz diyara göçtü. Kıyas yapmak bile ne yapacağını bilememek olur, acizlik olur.
Şu kitabı okumayı, beğenirsem de çevreme deli danalar gibi koşturup okutmayı çok istiyorum. Aynı zamanda da Mustafa Kemal'e "şu frnalıkları yaptı, şu kötü işleri yaptı" diyen kimselere "onun da bir insan olduğunu, ne beklediklerini, peygamber mi arıyorlardı Mustafa Kemal şahsında" diye sormak gereği duymadan kitabı ellerine tutuşturmayı dört gözle bekliyor olacağım. İnceleme için eline diline sağlık :)