Bitmemiş Türkümüz“Kızıl cooluk alcalım” adlı eser 1963 yılında Povesti gori stepey/Dağlardan ve Steplerden Masallar adlı kitapta yer aldı. Ancak öncesinde 1959’da “Dolondun kan colunda” adıyla Kırgızistan’da yayımlanmıştı. Delbirim adıyla 1981’de tek kitap olarak da basılacaktı. Türkiye’de de farklı adlarla yayınlandı. Ancak en bilineni Al Yazmalım, Selvi Boylum’dur.
Ülkemizde kitaptan daha meşhur olanı, sinema filmidir. Başrollerini Türkan Şoray ile Kadir İnanır’ın paylaştıkları bu film, hakikaten çok başarılıdır.
Atıf Yılmaz’ın çektiği filmin senaryosunu ise Ali Özgentürk yazmıştır. Ancak filmin finalinde tercihini Cemşit'ten ( Baytemir ) yana kullanan Asya'nın( Asel ) söylediği “Sevgi neydi? Sevgi emekti.” sözleri birtakım tartışmalarına yol açmıştır. Eserin kendisinde böyle ifade yoktur. Açıkçası benim için de, bir kişinin kitabı okuyup okumadığıyla ilgili temel ölçütlerden biri bu sözdür. Bazen kitap alıntısı diye, bunu yazanlar oluyor mesela…
Bu arada, film çekimleri sırasında Türkiye’ye gelen ve ekiple dostluk kuran, filmi de çok beğenen Aytmatov, “bu hikâyeyi yazarken böyle bir tezi olmadığını, edebiyat eserinin her okuyanda farklı düşünceler uyandırabileceğini” ifade etmiştir.
Romanda asıl anlatıcı bir gazetecidir. O, sadece nakleder ve bir yorum yapmaz. Klasik bir Aytmatov yapıtı olarak geri dönüşlerle anlatım vardır. Önce İlyas’ın sonra ise Baytemir’in ağzından nakleder olayları. İlginçtir, Asel’i konuşturmaz. Ama iki anlatım içinde başrol Asel’indir, biz onu anlarız.
Bir kamyon şoförü olan İlyas, aracının çamura battığı sırada bir köylü kızı görür. Önce ayaklarının gördüğü için “nine” diye hitap ettiği kızın “ben nine değilim, genç bir kızım” demesi üzerine aralarındaki diyaloglar başlar. Kız, geleneklere göre hiç tanımadığı birine verilecektir. Ancak gençler birbirlerine aşık olurlar. Nihayetinde birlikte kaçarlar ve evlenirler. Samed adını verdikleri bir çocukları olur.
Mutludurlar, Asel’in masumane bir aşkı vardır. Ancak İlyas’ın trajedisi onu da etkileyecektir. Bir gün işindeki bir başarısızlık İlyas’ı depresyona sokar ve kurtuluşu evden kaçmak, içki içmek ve evvelden beri onda gözü olan Kadica adlı dul bir kadına sığınmakta bulur. İlyas’ın yolunun bekleyen Asel, daha fazla dayanamaz ve oğlunu alıp gider. Yolda ondan yaşlı, İkinci Dünya Savaşı’nda cephede bulunmuş ve döndüğünde ailesinin öldüğünü görmüş bir adam olan Baytemir ile karşılaşırlar. Baytemir onlara hep iyilik yapar. Yardımcı olur. Zor günlerinde yanındadır. Bir süre sonra ise evlenirler. Ancak bu bir aşk evliliği değildir. Samed, Baytemir’i babası olarak bilir.
Nihayetinde bir gün İlyas bir kaza geçirir ve Baytemir, yaralıyı eve getirip tedavisini yapar. Orada Asel ile karşılaşırlar. Gelgitler yaşamaya başlamışlardır. Samed, İlyas’a değil Baytemir’e baba der mesela. Baytemir de onun kim olduğunu anlamıştır ve bilgece bir tavırla, müdahale etmez, sadece bekler.
Romanın sonunda Asel bir tercih yapmak zorundadır. Aytmatov, o kadar büyük bir ustadır ki, aşkı çok iyi vermiştir. İhtirası fevkalade anlatmıştır. Duygular, mantık, sevgi, iyilik, vefa, yardım… Çatışma hallerini başarıyla verir. Final sahnesi hayli dramatiktir. Bence Asel, halen İlyas’a aşıktır lakin Samed, biyolojik babasını değil, kendisine sevgi gösteren Baytemir’i baba bilir. Asel, ikilemden sıyrılır ve tercihini “iyilikten” yana kullanır.
Ayşe Yılmaz Hoca’nın ifadesiyle gidersek, “(İsmi Kırgız dilinde bal anlamına gelen )Asel, hikâye boyunca en fazla rol değiştiren kahramandır. O, başlangıçta İlyas’ı çok sevmiş bir köylü kızıdır. Akrabasıyla zorla evlenmektense, bir kaç gün gördüğü ve neredeyse hiç tanımadığı bir adamla sonunu bilmediği bir maceraya atılmayı tercih etmiştir. İlyas’la evlendikten ve Samat doğduktan sonra Asel, kocasını çok seven mutlu bir anneye dönüşmüştür. Kocasının kendisini Kadica’yla aldattığını öğrendiğinde ise artık aldatılan kadındır. Baytemir’e sığındıktan ve onunla evlendikten sonra ise artık aşkı ömür boyu yitirmiş, onun karşılığında huzuru elde etmiş yüreği yaralı bir kadındır. Esasen Asel, seven her kadın gibi güçlü, aldatılan her kadın gibi kırgın ve gururlu ve çocuğunu seven her anne gibi fedakârdır.”
Hemen hepimiz Asel’in İlyas’ı tercih etmesini bekliyor, hatta istiyorduk. Zira hepimizin yüreğinin bir köşesinde, sonu mutlu olmayan bir sevda acısı kalmıştı. Ama finalde Asel’e sevgisini veren Baytemir, Asel’e aşkını veren İlyas’a galebe çalmıştı. Samed ona baba demişti..
Ezcümle, okuduğum en güzel aşk hikayelerinden biri de, Aytmatov’un Al Yazmalım, Selvi Boylumu’dur. Hatta Cemile’den bile güzeldir bana göre.
İlyas’ın da dediği gibi: “Elveda Issık Göl'üm, bitmemiş türküm benim. Mavi dalgalarını, sarı kumlarını yanımda götürmek isterdim ama gücüm yetmez buna. Sevdiğim kadının aşkını götüremediğim gibi seni de götüremem. Elveda Asel! Elveda al yazmalım, selvi boylum! Elveda sevgilim, aşkım. Mutlu olman dileğiyle!..”