Gönderi

Eşhedü! Düşündüm, anladım kalbimde kabul ettim ve dilimle söylüyomm ki; lâ ilâhe illâllah! Allah’tan başka kâinat nizamını elinde bulunduran bir başkası, yâni bir ilâh yoktur! İçimde putlaştırdığım makam, ideoloji, ilke, parti, hizip, kadın, erkek, evlât, sanatkâr, sporcu, kulüp, loca, önder, şef ve seks ilâhlarının tamamına “lâ ” deyip inkâr ederek; kalbimi ve düşüncemi, ruhumu ve bedenimi, elimi ve dilimi “iIIâIIah ” deyip Rabbimin emrine veriyorum! O’ndan başkasını güç tanımaya vesile olacak her şeyi “lâ ” (hayır!) deyip kenara itiyor, Allah’ı tek ve biricik güç ve hâkim tanıyarak “iIIâIIah ” diyorum. Bu sözle Allah’a bağlandığıma dâir söz ve biat veriyorum ki, bütün kâinat zenecikleri şahid olsun! Lâ ilâhe illâllah! Bütün ilâhlara hayır, sadece Allah’a evet! Sadece O’nun gücüne, kuvvetine, iktidarına evet, O’nun dışındaki tüm ilâhlara ve ilâhçıklara hayır! Görüldüğü gibi imân, inkârla, bir şeyleri kabul etmemekle başlıyor. Başka deyişle, bir insan neyi inkâr ettiğini bilmiyorsa, neye imân edeceğini, neyi tasdik edip bağlanacağını bilemez. Lâ (hayır, kabul etmiyorum, inkâr ediyorum, karşı çıkıyorum) demesini bilmeyen; İllâllah (sadece Allah’ı kabul ediyorum) diyemez! Kafasında ve gönlünde ilâhlaştırdığı onlarca, belki yüzlerce değere karşı “lâ " isyanıyla çıkmasını bilmeyen bir insan, illâ inkılâbıyla nasıl tevhidi gerçekleştirebilir ki? Karşı çıkmasını bilmeyen pısırık ruhlar, hiç bir zaman imânın hürriyet şerbetinden içemez. Öylesi ruhlar köle ruhlardır. İstedikleri kadar iri ve adaleli vücutlarda barınsınlar; onlar köledirler. Onların köleleştirilmiş dilleri “hayır! ” demeye muktedir değildir. Onlar, başkalarınca güdülebilen, insan vasfını yitirmiş “bel hum adall ” nitelikli insanlardır. Ellerinden hakları alınır, ağlamaya bile korkarlar; enselerine binilir, “ben hayvan değilim! ” demesini dahi beceremezler. Çünkü onlar, şahsiyetlerini yitirmiş, hayatları boyunca “evet”, “baş üstüne! ”, “emredersiniz! ” demeye alışmış, lügâtlerinde “lâ [ hayır] ! ” olmayan zavallılardır. İşte bunun içindir ki, dilinde “Iâ”sı olmayanın “illâ” ile gerçekleştirilecek bir inkılâbı yoktur. Dünyanın çeşitli yerlerinde ezilen, öldürülen, katliâmlara tabi tutulan mustazafların haklarını savunmayan veya hiç olmazsa bu cinâyetleri işleyen emperyalist devletlere karşı içinde nefret duymayanlar ne “Iâ ” ne de “illâllah ” diyebilirler! Onun için, imânın ve İslâm’ın ilk şartı, Allah dışında ve O’na rağmen kendilerini ortaya koymaya çalışan bütün güç ve kuwetlere, ilâhlaştırılmış şahıdlara, insanları ezen tüm odak ve sistemlere “lâ ” deyip, sadece Allah’ın bütün insanlar için öngördüğü hakları, adaleti ve hürriyeti kabul etmek, O’na teslim olup “O’na boyun eğiyorum ” diyebilmektir. Muhammed İkbâl’in deyişiyle, “ortaya koyun “lâ’ haykırışının dirilişini; “illâ ” inkılâbının gücüyle sömürü putlarının nasıl yıkıldıklarını görürsünüz!” İhsan Süreyya Sırma, Müslümanların Tarihi C.2
Sayfa 45 - Beyan Yayınları
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.