Gönderi

Biraz birikmişlik;
İlgili makama ithafen; #35161075 Biraz klişe bir giriş ile başlayayım; 21. yüzyılda dahi olsak, -ez azından bu coğrafyada- 'sorunlar konuşulmaz çünkü sonuçlar belli'. İnsana doğuştan verilmiş hakların kullanılması açısından bir açıklama yapmak benim için her ne kadar saçma olsada, madem bizler buna maruz bırakıldık, o halde ben bu açıklamayı kendi idrak edememişlere ancak şu düzeyde yapabilirim; Ben doğduğumda sıfır yaşındaydım, sıfır yaşında bir bebek, sıfır yaşında bir Kürt bebek, sıfır yaşında bir birey-insan, diğer bir çok şey gibi, annemi, babamı, dinimi, etnik kökenimi, filan fiş mekan benden önce var olan hiçbir olgu benim irademle gerçekleşmedi. Geceler bana da karanlıktı, gündüz güneş benim de üzerime doğuyordu. Ben doğarken Kürtçe konuşulan bir yörede doğmuşum, dolayısıyla anadilim, konuşma dilim Kürtçe. Sen küçük yaştayken, ben de küçük yaştayken, bebeklerin tümü küçük yaşlardayken, tek derdi acıkan karnı olan canlılarken biz, ontolojik olarak hepimiz eşittik. Meskeni evren olan canlılar, doğacak ve ölecek olan canlılar, takım taklavat duygular ile yaşayacak olan canlılar; eğitim yaşına varana kadardı tüm bunlar tabi. Eşitliğin sağlanması için; yani anadili kişinin eğitim dili olursa ve Kürtlere karşı bir kaç algının değişmesi ile eşitliğin sağlanacağı taraftarıyım. Bu o kadar güç bir şey mi sahiden? Hindistan'ın 122 dilin konuşulduğu, 26 resmi ve eğitim dilinin olduğu bir ülke olduğunu bilenlerimiz vardır. Elbette yer yer sorunlar yaşanabilir, tıpkı şu an yaşandıği gibi. Bir kaç hezimeti, eşitliğe yeğ tutacaksak hoo hoo hiç yaşamayalım biz...Şimdi Kürtler de dahil -çünkü Kürt toplulukları arasında yaşamamış Kürt vatandaşlarımız da var- Kürt olmayan arkadaşlar bir sorsun kendisine; eğitim yaşına eriştiğinizde, ortalama 6-7 yaşlarındayken, ilkokul öğretmeniniz sizden farklı bir dil konuşuyor. Neler hissedersiniz, ve neler yaşarsınız? Bir şeyler eksik ve de yanlış mıdır? Bir ideoloji uğruna gerekirse canlar verip, canlar mı almalıyız? Üstelik tüm bunları yaparken vahşileşmeli ve bundan sonrakilere ibret olur diye korkunç bir şekilde mi yapmalıyız? Bir kaç politikacının ekmeğine yağ sürmek için kanlar akıtmalı, kalpler mi kırmalıyız? Bir kaç hastalıklı zihnin komplo teorilerine mi kanmalıyız? Kim bilir belki çoğu kez sofrasını seninle paylaşan, ya da senin paylaştığın insanlarken, farklı düşündüğünüz için düşman mı kesilmeli birbirine? Zulüm bizden bile olsa taraf mı olmalıyız? Hayatın tüm meşakkatliliğine karşın, ille de kendimizi ve beraberimizde başkalarını da mutsuz mu etmeliyiz? Zengine kucak ve sofrada yer açarken, yoksula ne hali varsa görsün mü demeliyiz? Yüzü, kaşı senin estetik anlayışına göre güzel değilken, aşağılamalı, hor mu görmeliyiz? Irkçılığın ve bağnazlığın; hakların kendi kültürleriyle bağlarının koparılması bir diğer halka ne katıyor merak etmiyor değilim... Bu hususta, Dom Freman'ın şu dizeleri tekrardan hafızamızda yer edinsin isterim; "Daha iyi bir dünya için politikacılardan medet ummayı bırakmalıyız. Politika dünyayı daha iyi bir yer yapmıyor. Bu dünyayı daha iyi bir yere dönüştüren her şey mucit, mühendisler, bilim adamları, öğretmenler, sanatçılar, üretenler, filozoflar, hekimler ve nefret yerine sevgiyi tercih eden insanlar tarafından gerçekleştirildi." Varlığımızın, şayet varlığımızdan söz açılabilirse böylesi bir durumda; yegane yolu insan olabilmekten geçer. Beşeri sınırları aşabilmekten geçer. Sitenin benim için taşıdığı anlam ise; kültür ve sanat açısından 'kendime bir şeyler katabilirim' niteliğinde olması ve bunun ötesine geçirmemem gerektiği kanaatindeyim, malum sanal ortam. Sevgi olmasa da muhatabımın bana ve değerlerime karşı saygıyı yitirmemesini istememin hakkını; ona ve değerlerine karşı saygımı bozmayaraktan ben almış olmalıyım diye düşünüyorum. Çözüm bekleyen bir hayatın sırrı ve kesin yargılara varamayacağımız bir bilinç girdabındayken, bu tür kıytırık nedenler olmamalıydı zihnimizi meşgul eden ve bize sorunlar yaratıp eksik yaşatan... Yeri geldiğinde göğüsler kabartılıp Voltaire'den 'Düşüncene katılmıyorum, ama senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar destekliyorum'ları içselleştirmeden bir yere varılamaz. Kin güden insanlar var ki zaten onlar Sarte'ın deyimiyle, öyle bir dünya ister ki orada ötekinin yeri olmasın. Yeryüzü üzerindeki tek fert bile düşüncelerini belirtmekten korktuğu müddetçe bence buradaki hiç kimse tam anlamıyla özgür değildir. Üstelik gelişimini tamamlamış insanlarken; bazı kimselerle konuşurken, ne kadar eksik ve cahil olduğunu hisseden bir ben değilimdir herhalde? Okumuşluğun bizlere vermiş olduğu bir olgunluk olmalı. Onca filozof beyni bile karışıklıklar içerisindeyken farklılıklarla yaşayabilmeyi öğrenmeliyiz. Zaten Faocault çok güzel demiş: Bir yerde herkes birbirine benziyorsa orada kimse yok demektir. Tabi Kürtçe konuşmanın yasak olduğu dönemler geride kaldı, Kürtçe müzik dinlemenin, ıslık çalmanın yasaklılığı da buna dahil-. Ha bunu bizlere bir lütuf olarak sunan bir kaç kişi çıkacaktır muhakkak, bence asıl onlar bize bir lütuf, sınanıyoruz resmen onlarla, nasıl olmamamız gerektiği doğrultusunda çok iyi örneklik teşkil ediyorlar. Hakkım-ız olan bir şeyi bize lütuf olarak sunan ve üstüne hiç ar bile etmeden, 'bak biz senin bir takım haklarını yemiştik, ama bundan sonra bir kaçını yemeyeceğiz, sende yetinmeyi bil' dercesine, sözgelimi bunun karşılığında susmak, diz kırıp halimize şükretmek, sizin bize borcunuz demelere geliyor... Bu ülkede hala bir Kürt alerjisi var, realetisini kabullenemeyenler bu sefer bir takım farklı yollara başvuruyor; nefret ediyor, küfür ediyor, yan bakıyor vs... Hani şimdi ben bunları yazarken bile, öyle bir tablo oluşuyor ki insanların zihinlerinde, sanırsın ben mutfakta çay içerken değil de, dağ başında yanı başımda silahımla yazıyorum... Bizlere gerekli olan, sloganlar ve yaftalamalar değil, sorgulama ve düşünceler olmalıdır. Düşünmenin yolu da soru sormaktan geçer.
··
58 görüntüleme
Semih Doğan okurunun profil resmi
Hayret yahu, sıfır yaşında bir Türk bebek olarak aynı şeyler benim de başıma gelebilirmiş... Hatta belki de yıllar sonra benim torunumun başına gelebilir... Torunlarımıza güzel bir kader(coğrafya) bırakalım. Eline sağlık.
kyrios maldoror okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Semih abi. Senin de bu doğrultuda sahip olduğun düşünceleri biliyorum, uzun bir yaylada gözlere çarpan renkli çiçekler olmanız sizin için acayip gelmesin. Bu ülkeye gerçekten sorgulayan ve düşünen insanların elleriyle bir kader tayin edilemezse nereye varır bunun sonu bilemiyorum... Desteklerin ve böylesi pak bir düşünce yapısına sahip olduğun için teşekkür ederim. Her şey sıfır yaşında bebekler için. :)
Mehmed okurunun profil resmi
Yüreğine sağlık Fırat'ım. Tek derdi bahsettiklerinden öteye gidemeyen Kürtler, kitabevi açtığı için, kültür enstitüleri açtığı için, Kürtçe ıslık çaldığı için hükümetler boyunca yıllarca baskılara maruz bırakılmış, bir sonraki hükümet bir öncekinin koyduğu yasalara karşı çıkıp kendi aralarındaki sidik yarıştırma olayında bile faturayı Kürtlere kesmiş, etkiye-tepki olarakta bizden isyancı bir toplum yaratmışlardır. Kürtlerin varolma çabalarını bugün terörizm olarak görüyorlar. Kürtçe olan herşey bir dönem terörizm, 'ülkenin bölünmez bütünlüğünü' parçalıyor olarak algılanıyordu. Ne kadar renkli bir toplumuz oysa. Halaylarımız, kumaşlarımız hatta coğrafyamız bile rengarenk. Tekrardan eline, yüreğine sağlık dile getirdiğin için.
kyrios maldoror okurunun profil resmi
Güzel dileklerin ve eklediklerin için teşekkür ederim dostum. Kürtler, tarihi, dili, kültürü, edebiyatı, her ne kadar yağmalanmış, çalınmış, asimile edilmek istenen bir millet olsa da, hala varlıklarını koruyabilmekte...
Kütüphane kedisi okurunun profil resmi
Anadil konusunda haklısın. Ancak kürt öğretmenler , kürtlerin bulunduğu coğrafya da ya da bölgelerde kalmak istemiyorlar. Adamlar batıya gitmek istiyor. Ne yapalım. Hepimiz kürtçe mi öğrenelim. Sorun bu Kürt kürte sahip çıkmıyor. Yani bu imkansız. Gerçekçi yaklaşıyorum. Netice de anadilinde eğitim alsan bile Türklerle içiçe yaşayacaksın ve iyi derecede Türkçe bilmen gerekecek. Diyelim doktor oldun. Kürtler için ayrı Türkler için ayrı okullarmı açılacak. Bence bunları kafana takma, Adaletsizlik , Türk -Kürt meselesi değil; zengin-fakir, yandaş- muhalif, iyi-kötü meselesi.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.