Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

211 syf.
7/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Kuş Ölür Sen Uçuşu Hatırla…
“İçimde dışarı çıkmak isteyen bir şey vardı, ben onu yaşamaya çalışıyordum yalnızca. Neden böylesine güçtü bu?” İnsanın en zorlu yolculuğu, kendi içinde, kendini bulmaya dair yaptığı yolculuktur. Çünkü dinlenmeyle geçiştirilecek fiziksel yorgunluğun ötesinde, arayanın gücüne ve soluklanabilmesine göre giderilmesi zor bir manevi tükenme söz
Demian
DemianHermann Hesse · Can Yayınları · 20215,2bin okunma
··
4.575 görüntüleme
Beyza okurunun profil resmi
''Eğer insan, soru sorma cesaretini gösterdi, aramaya başladı ama ‘anlam’ını bulamadıysa da, Hesse’nin dediği gibi oluyor: ”..orman eski çekiciliğini yitirmiş, çevremdeki dünya tasfiye edilen bir mağazada satışa çıkarılan modası geçmiş malları anımsatıyordu, işte öylesine yavan ve zevksizdi; kitaplar bir kâğıt yığını, müzik ise bir gürültüydü yalnızca.” Zaten arayışı iyice zorlu hale getiren de bu farkına varma ama anlamı bulamama ihtimali.'' bunu yıldızlamak istiyorum Emin Bey. Çok güzel değinmişsiniz. Farkında olup anlamını bulamamak.. Bunun sebebi temelde sizce nedir ? O yolda olma hali kitapta gerçekten içselleştirilip önümüze sunuluyor. Sinclair'in sorgulaması, kendini bulma yolundaki sancısını, olayların bağlantılı gizemli havasında hissetmek epey etkilemişti beni. Hesse'yi anlatan kitapta da Demian eserine dair : ''Sonunda Sinclair, ruhunda alabildiğine güçlü bir imge olarak yaşayan anne özlemine sırt çevirmesini öğrenerek özgürlük yolunu ele geçirir, kendi sorumluluğuna giden yolu bulur. Söz konusu gelişim süreci düşlerin ve simgelerin aynasında yaşanır ve öykülenir, içteki simge dünyasının bilinç düzeyine çıkarılmasıyla kişiliğin oluşumu sağlanır. '' ''Arayan biriydim, hala da öyleyim, der Hesse ön sözünde, ama aradığım şeyi yıldızlarda ve kitaplarla ele geçirmeye çalışmaktan vazgeçtim artık. İçimdeki kandan çığıl çığıl yükselen öğretilere kulak vermeye başlıyorum. Öyküm kafadan uydurulmuş pek çok öykü gibi hoş değil, tatlı değil, bir ahengi de içermiyor. Saçmalık, karmaşa, cinnet ve düş tadı var bu öykü de, kendilerini yalan dolanla avutmak istemeyen insanların yaşamı gibi.'' diyor Hesse. O arayış her daim ruhundan fışkırıyor, benim daha çok arayışlara sürüklenmeme sebep oluyor Hesse amca :D Sizde de oldu mu ? Memnun olmadığınız kısmını da anladımdı, sonunu bağlama kısmı gerçekten tatmin etmeyebiliyor. Umm çok uzattım kusuruma bakmayın. Çok güzel bir inceleme olmuş. ^_^İncelemelerinizi okumak huzur veriyor insana Emin Bey. Yüreğinize, emeğinize sağlık. Çok teşekkür ederim.
Emin K. okurunun profil resmi
İlk sorudan başlayarak gidelim, yani farkında olup anlamını bulamamanın temel sebebinin bencesi; insan, arayışa çıkabilme cüretini gösterdi, rahatını kaçırmayı göze aldıysa bu büyük bir adımdır ama aynı zamanda yolun başlangıcıdır da. Zorlu bir denizi geçmek için yola çıkmaya benzetebiliriz de bunu. Çıkılan o yolda işte en beteri, yoldan haberdar olma ferasetine sahip olmuş ve yolun ortasına gelmişken, yolun devamını bilemeyip yolun ortasında öylece kalmış olmak. Yani denizin ortasına gelip de ilerleyememek. Arkada bıraktığının yetersizliğini bildiğinden geri de dönememek, ama gidecek yeri-yönü de bulamamak... Benim bu konuda iki yaklaşımım var. Biri mantıksal, neden-sonuca dayalı yaklaşım, diğeri de görünmeyeni de göz ardı etmeyen manevi yaklaşım. Mantıksal boyutu şu; eğer cevap sürekli yanlışsa, istenilen, aranılan yönde olmuyorsa kuvvetle muhtemel soru yanlış soruluyordur. Orada arayanın sorusunu kontrol etmesi, neyi, niçin aradığını bilmesi gerekir. Çok bilindik bir söz vardır ya hani; "Rotası belli olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardım edemez" diye, işte aynen de öyledir. Neyi aradığını bilmezsen bulduğunu da bilemezsin. Şahsi görüşüm, sorunu iyi anlamak, soruyu iyi belirlemek gerekir. Bu kitapta hatırlarsan, Sinclair sürekli sorunun şeklini değiştirdi. Bir süre sorudan emin olamadı. Soru belirginleştikçe, aldığı yanıtları daha iyi değerlendirdi, bir şekilde bir yere ulaştı. Çıktığı yolda tökezlediği çokça da oldu. Bu yolda da Demian, Pistorius ve Eva soruyu belirginleştirip, cevabı bulmasında Sinclair'e yardımcı oluyorlardı. Bu da var. İnsan, kendi başına bu yolu oldukça zor gider, hatta gidebilir mi ondan emin değilim. Ama bir yardım alması, en azından yolda olan birilerinden destek bulması, o yolu gidilebilir kılacaktır. Manevi boyutuna gelecek olursak, ben herkesin nasibi kadarını yaşayabileceğine inanırım. Yola çıkabilmenin dahi nasip yönü vardır. Yola çıktıktan sonra anlamını bulabilmenin de öyle. Ama bu kesinlikle kaderci yaklaşımla karıştırılmamalı. Yani elbette insan gayret edecek, doğru bildiği yolda ilerleyecek, hatta bu uğurda olmuyor deyip pes de etmeyecek. Ama şu da var: Hayatta hiçbir şeyin garantisi yoktur. Mücadele etti diye bulmanın da garantisi yok. Zorlu bir imtihan; o kişinin kaderi de sürekli yolda olmak olabilir. Yani sefer var, yapılacak, şart ama zafer garanti değil. Bu bulma yolunda benim iki tane öncelim var gerekli gördüğüm: Biri başta da dediğim gibi sorunun ne olduğunun doğru tespiti ve doğru soruyu sormak. İkincisi de kesinlikle mücadale etme cüretini ve kararlılığını gösterebilmek. Ingeborg Bachmann' ın yanılmıyorsam Malina kitabında geçen bir söz var, der ki; "Yaşayacak bir niçini bulunan, hemen hemen tüm nasıllara dayanabilir." Eğer niçinin kuvvetliyse o yolu da kararlı ve sağlam adım atarak gidebilirsin. Sinclair'in kitaptaki halini Nietzsche'nin bir sözü çok güzel özetliyor: "Kafasında bir kaos barındırmayan, bir yıldız doğuramaz." Kitapla alakalı paylaştığın alıntı güzel özetliyor Sinclair'in durumunu. Bu katkı için de teşekkür ediyorum. Gelelim bende de arayışa sürüklenme oldu mu sorunuza; evet, elbette ben de incelemede yazdığım gibi sorular sordum kendime. Zaten kitabı güzel kılan da oydu ya, Sinclair'la birlikte o yolculuğu yapmak. Herkes kendine göre cevaplar buldu. Sinclair'in cevapları beni kısmi tatmin etse de ben, kendi cevaplarımı gözden geçirdim. İncelemeyi böylesine dikkatli okuduğunuz için ve bizi, güzel bir etkinlikle Hesse rüzgârına katmış olduğunuzdan dolayı ben teşekkür ediyorum. Ayrıca beğenmiş olmanıza sevinirken, sizde güzel bir etki bırakmış olması da beni mutlu etti. Sizin de emeğinize sağlık...
5 sonraki yanıtı göster
Mathilda okurunun profil resmi
Söz konusu manevi tükenmeyse en iyi yoldur kaçışlar. Şu aradaki çelişki beni çok düşündürüyor; vasatı yaşıyorlar, soru sormuyorlar ama mutlular? Öbür tarafta içine yönelen, arayış içinde olup sorular soran buna rağmen dediğiniz gibi "anlamını" bulamayan ve hiçbir zaman bi noktaya ulaşamayacak, insanlar. Ve bu yolda tüm uğraşları omuzlarına yüklenen bir ağırlık oluyor. Oysa amaç neydi? Kendin olmak, kendine ulaşmak, tanımak aslını. Bize kimse bizi öğretemez. Öyle değil mi. Ya hayatın hızına asılıp uyuşacağız ya da kasvet çökecek zihnimize. Baktığımız zamanda hiçkimsenin kolayca isteyemeyeceği bir durum söz konusu olunca "napacağım kendimi bulup" der ve atılır o uçurum hayatına. :) Bu konu üzerine konuşsam susmam herhalde. Nasıl ki o ideal nokta sürekli gelişen dinamik yapıysa, benimde bu konudaki fikirlerim ona benziyor o yüzden fazla uzatmamak adına bu kadarı kafi diyorum. Bu arada izninizle bu alıntıyı da eklemek istiyorum. Schopenhauer demiş ki; "Bir insanın olabileceği ya da başarabileceği en iyi ve en büyük şeyin kaynağı kendisidir." Hesse ile ilgili olarak da bir iki şey söylemek isterim daha önce bir eserini okumuştum, benimde memnun olmadığım taraflar hemen hemen aynıydı. Nedenini bilmiyorum ama "Hadi canım" yerine bende "oldu canım" dedim sıkça. Ve bu durumlar bende ister istemez kitaba karşı (üzülerek söylüyorum bunu) olumsuz düşünceler bırakıyor. Çok uzattım, sürçülisan ettiysem affola :) Doyurucu bir inceleme ele almışsınız, emeğinize sağlık.
Emin K. okurunun profil resmi
Bilmek, beraberinde sorumluluk da getirir çünkü. Bu da epey rahatsız edici, rahatı kaçıran bir şey. İnsan öğrendikçe cesaretini kaybediyor, öğrendikçe iş daha da karışıyor. Eskiden bir bilinmezle karşı karşıyayken, öğrenmeye başladıkça, bilinmezin ne kadar derin olduğu ve dallanıp teferruat kazandığı görülür. Oysa soru sormayıp, merak etmeyen, aramayan için bilinmez tek ve belirsizdir, mercek tutulmadığı için de küçük ve önemsiz. O yüzden aramak değerlidir ve fazlasıyla rahatsız edici ve cüret gerektirir. Herkesin harcı değil. Herkes göze alıp da kendini ve anlamını aramaz bu yüzden. Dediğiniz gibi bir süre sonra da "aman, ne yapacağım bulup da" denilip vazgeçilme ihtimali de yüksek :) Herhangi bir otorite değilim ancak bunlar da nacizane benim anladıklarım ve görüşlerim. Üzerine daha epey konuşulabilir tabi, belli ki sizin de bu konuda yaşamsal / düşünsel olarak biriktirdikleriniz var, bu nedenle konu sizin için de açımlanabilir boyutta gibi görünüyor. Schopenhauer'e katılmamak zor, 'olma'nın da 'olamama'nın da başı sonu insana çıkıyor :) Hesse konusunda da aynı düşünmemize sevindim. Kendisinin eserlerini dikkate değer buluyorum ancak kendi fikrim; bazen olayları fazla zorlamış olduğu ve kurguyu o kadar iyi yürütememiş olduğudur. Estağfurullah, aksine güzel bir katkıda bulunmuş oldunuz. Eser sonrası bu tarz fikir paylaşımlarını önemsiyorum. Bundan dolayı teşekkürler :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.