Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Henüz adı konmamış hikaye, bölüm-1
Elini yavaşça alnına götürdü. Başı sanki bir yumurtaydı da birazdan çatlayacaktı, onun sancısıydı bu kıpırdanış. Dişlerini sıkarak uyanmıştı yine. Bu gidişle sıkmaktan çizgi film karakterlerinin dümdüz dişlerine sahip olacaktı. Okul için hazırlanmaya başladı. Gülümsemekten çok uzak bir burkuluşla büktü dudaklarını. Bir parça ekmek, bir parça peynir tıkıştırdı ağzına. Annesi olsaydı... O olsaydı çay kaşıklarının bardakta vuruşu ahenkle yankılanırdı evde. Peynirin en iyisi, zeytinin en lezzetlisi, domatesin mürül mürül kokanı olurdu sofrada. Sarısına ekmek banmalık sahanda yumurta da oldu mu ortada... Sahan da bakır ha. Düşündü. Her şey o gün başlamıştı. Her şey... O gün... O... Babasının yumruk yaptığı eline zeytin çekirdeklerini çıkarıp, masaya tavla zarı atar gibi atışını, annesinin ona gülümseyerek bakışını, bir yandan da 3 yaşındaki Ahmet'e yemeğini yedirişini, onun uslu bir çocuğa yakışır şekilde verilen lokmaları yutuşunu... Ama birazdan siz görürsünüz uslu çocuğu bakışını ve kırlentlerle olan savaşını düşünüşünü... Kaşık ve dönen bardaktaki sesi... Kaşık ve bardak... Bardağa konan çay sesine düşen anne sesi... İnsan bilemiyor mutluluğun sadece bu olduğunu. İki kanadının karşında otururken mütevazi bir sofrada kahvaltı yapmayı, ertelemenin en büyük aptallık olduğunu bilmiyor. Olan olduktan sonra keşkeden başka cümleler yakışmıyor sanki ağzına. Keşke dememek için yaşıyordu artık. Yaşaran gözlerini kırpıştırdı, öksürdü ve peynir tabağını öksüz dolabın içine öylece koydu. Kitaplarını eline alıp, otobüs durağına doğru koyuldu. Rüzgar yüzüne eserken içi bir parça serinledi. 1 saniye. 1 saniyecik. 1 an. Sonra tekrar çenesinden alnına ve kulaklarına vuran ağrıyla başı hafif yukarıda yürümeye devam etti. O günden beri ya yere bakarak ya göğe bakarak yürürdü. Göğe Bakma Durağı'na vardığında yaslandı durağa. Okul, yaşamı geçiştirmek için tek sebepti. Okul, onlara verdiği sözdü. Okul, onun için anlamın karşılığıydı. Otobüse bindi. En sevdiği koku. Ter, havasızlık, basıklık. Her otobüs böyle kokmak zorunda mıydı? Ayakta 15 dk yolculuk ettikten sonra Yere Bakma Durağı'nda indi. O kalabalıkta zihnine kazınmasını istemediği hiçbir yüzle karşılaşmamak için yere bakarak yürümeye devam etti, hem selam vermenin külfet olduğu çağlarda değil miydik? Her defasında midesi bulanmasın diye alışmayı diliyordu, ama yerde görülen bir boğaz atığına denk gelmemek, bu ülkede mümkün değildi. Çünkü neden sokaklar temiz olsundu? Derse girdi. Kimle konuşursa konuşsun ''Siz'' diye hitap eden kibar bir hanım profesördü karşısındaki. Sınıfa soru sorar ve söz verirken ''Buyrun lütfen'' derdi. Ne kadar hoş. Halbuki gözlerinin ardında bir ejderha sinsiliği ve acımasızlığı vize dönemine kadar pusuya yatmış beklemekteydi. Üst sınıfların yarısı bu dersi en az 3 kere alarak geçebilen gariban öğrencilerle doluydu. Önemli olan sizin neyi bildiğiniz ya da doğruyu bilmeniz değildi. Önemli olan onun kafasındaki kelimelerle cevap vermenizdi. Takıntının en beter hallerinden biri üniversite kürsülerinde olurdu. Daha şimdiden anlamıştı. Herkes tüm bir tarih boyunca başa gelenlerin kaypaklıklarını, sahtekarlıklarını söve söve anar. Lakin biraz para ve biraz makam verdiğiniz insanın davranışlarını gözlemlediğinizde, dünyanın yarısının mayasında bir bozukluk olduğunu görürdünüz. Şeytanın adı çıkmıştır. O olmasa insan insana yine yeterdi. Okul her hocanın ruhani durumuna göre ilerlerken, ara verildiğinde kantine inip bir çay aldı. Mecbur kalmadıkça konuşmamanın özgürlüğüne çok alışmıştı. Buyrun hocam diyen kantindeki çalışandan kağıt bardağın kağıt kokulu çayını aldı. Ve kitabına gömüldü. ''Onca Yalnızlık Varken...''
··
141 görüntüleme
Eylül Türk okurunun profil resmi
* Anne ve kahvaltı boğazda düğüm... :( * "İnsan bilemiyor mutluluğun sadece bu olduğunu." ah daha neleri yaşarken bilemiyor insan, ne mucizelerin yanından geçip gidiyor. * Bütün Üniversite hocaları böyle midir.Hiç mi kendi hayalinde ki cevabı değil de doğru olanı puanlayanı çıkmaz :) * Merakla devamını bekliyorum :) * Evet kesinlikle sen öykü yazmalısın ablam :)
K. okurunun profil resmi
Anne kahvaltısı ve çay sesi yazarken beni de düğüm düğüm etti. Bazı şeylerin düşüncesi dahi yetiyor. Ah bu üni. hocaları diyeceğim de ah bu insanlık diyorum. Çok teşekkürler abla, bakalım başladım bir anda gerisi gelir inşallah. :)
2 sonraki yanıtı göster
Rahime okurunun profil resmi
Yaşasın, taze kan! :) Çok sevindim Kübra. Zaten senin incelemeleri okuyunca içimden, niye öykü yazmıyor ki diyordum. :) Öykü öyle bir şey ki bir başlayınca yazmaya, daha bırakamıyorsun. Etrafında gördüğün herşeyi kurgulayıp yazıya dökmek istiyorsun. Fena bir şey anlayacağın. :)) Senin de ilk denemene göre çok iyi. Eminim daha da iyi olacaktır. Devamını da bekliyoruz. :) Eline sağlık.
K. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim değerli arkadaşım. :) Bilmiyorum bugün durduk yere bir anda yazmaya başladım. Hayatımda öykü yazmış insan değilim. Çocukken 2 kere denemiş, yarım bırakmıştım. Bugün bir anda dökülüverdi. Bakalım nereye gidecek sonu. :)
3 sonraki yanıtı göster
esra okurunun profil resmi
'İnsan bilemiyor mutluluğun sadece bu olduğunu.' Bilemiyoruz. Kaleminize, yüreğinize sağlık. Devamını bekleriz.
K. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, inşallah yazabilirim. :)
1 sonraki yanıtı göster
Zeyneb Öztürk okurunun profil resmi
Devamı da gelsin lütfen...aktı gitti..
K. okurunun profil resmi
Devamına giriştim lakin sonu gelmiyor abla, ben neye bulaştım bu roman başlangıcı bildiğin. :)) Gitti gidiyor :)
2 sonraki yanıtı göster
Ferah okurunun profil resmi
Kübra, yüreğine sağlık kuzum, ellerin dert görmesin.
K. okurunun profil resmi
Teşekkürler abla. :)
Zeyneb Öztürk okurunun profil resmi
"hem selam vermenin külfet olduğu çağlarda değil miydik?" Bugün tam da bu cümle içimden geçerken. .. Tebessüm ettim. ...:)
K. okurunun profil resmi
Bir gün bir vizede sınıfa girdim 5-6 kişi anca var. Herkese "Günaydın" dedim. Hiçbirini tanımıyorum ve ilk kez görüyorum o sene. İstisnasız hepsi suratıma baktı ve cevap vermedi. Dedim demek ki bu kadar ölmüş bu bebeler. :)) Artık kimseye selam vermiyorum sınavda :)
nosthalgia okurunun profil resmi
Benim hikayeden beklentim genelde betimler ve hissi karşı tarafa yansıtmak oluyor. Zannediyorum bu öyküde bu var. Ki olay öyküsü ciddi anlamda zordur. Bağlantı kopukluğu, zaman kayması olmayacak ancak tereyağından kıl çeker gibi zamanda geri dönüşler olacak. Çok teknik gereken bir tür. Şöyle bir cümle kuruyorsunuz ve beni ilk dakikada kazanıyorsunuz: "Başı sanki bir yumurtaydı da birazdan çatlayacaktı..." "Sahan da bakır ha. Düşündü." Bu bana Edip Cansever'in Masa da Masaymış Ha! şiirini anımsattı. Umarım böyle bir gönderme de vardır... Aklımda tutup okuyacağım dediğim bir yazıydı. Emeğinize sağlık, devamını da beklerim; gayretle okurum.
K. okurunun profil resmi
Dilek Hanım teşvik edici ve mutlu eden bu yorum için çok teşekkür ederim. Yakınen tanıyan insanlar için bu yazıda bin tane gönderme var. Sadece kitap okuyanlar için de başka göndermeler. :) Bunları fark etmeniz ayrı mutlu etti. Umarım yazabilirim, ilk defa hikaye yazmaya kalkıştım zaman ne gösterir inanın bilmiyorum. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.