BİZİ SİZ DELİRTTİNİZ!Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu, orijinal adıyla Society For Cutting Up Men, Valerie Solanas’ın tek kitabıdır. SCUM Manifesto’da yatan fikirlerin nedenine nasılına ulaşmak için yazarın hayatı hakkında okuduklarımdan yola çıkarak başlamak istiyorum.
Valerie Solanas 9 Nisan 1936’da New Jersey’de doğmuş, 20. yüzyılın önemli feminist yazarlarındandır. Çocuk yaşta babasının tacizine ve dedesinin şiddetine maruz kalır. Bu yüzden olacak, “babasının kızı” ve “baba” üzerinde yaptığı tespitler yer yer aşırıya kaçsa da, haklılık payı yok değildir. Tabi haklı olmayı mı, yoksa bunları yaşamamayı mı tercih ederdi, bilinmez. Yaşadıkları neticesinde 15 yaşında evden kaçar ve liseyi bitirip Maryland Üniversitesi’nde psikoloji okur. Bu esnada bir hayvan laboratuvarında çalışır ve biyolojiyi keşfeder.
Okul biter, geçim kaygısı bitmez. Valerie, sokaklarda dilenerek, seks işçiliği yaparak kazanır artık hayatını. Böyle bir kadın hakkında yazılan biyografilerde, “seks işçisi” değil de “fahişe”, “hayat kadını” gibi ifadeler kullanılması, SCUM Manifestoda eril zihniyet hakkındaki uç fikirleri benimsetmiyor değil insana. Elbette ki burada, seks işçiliğine bir güzelleme, özendirme yapacak değilim. Fakat kadını buna mahkûm eden de ataerkil sistemin kendisidir. Zira insanın saygın bir mesleğinin oluşu da ahlaklı bir yaşam sürdüğüne yeter delil olmamakla birlikte, dünyadaki bütün ahlaksızlıkları topluma verdikleri zarar oranında sıralayacak olursak, kadının seks işçiliği yaparak geçimini kazanması ön sıraları işgal etmez takdir edeceğiniz üzere.
SCUM Manifesto’yu hayatının işte bu dönemlerinde yazan Valerie, “Up Your Ass” isimli tiyatro oyununu ilgileneceği düşüncesiyle Andy Warhol’e verir. Sorumluluk sahibi canım erkek Andy Warhol oyunun tek kopyasını kaybeder. Bizim deli kadın çeker vurur kendisini, son derece orantılı bir tepki vererek. Başarısız olması üzerine, “Bu işe girişmeden önce atış talimi yapmalıydım.” der. Zira Andy Warhol’un iç organlarının dağılması tatmin etmez kendisini.
Yazar hakkında bu yüzeysel bilgilerin şimdilik yeterli olacağına inanarak, hayatının daha kapsamlı bir anlatımını kitabın önsözünde bulabileceğinizi eklemek istiyorum.
SCUM Manifesto’ya dönecek olursak, öncelikle şunu söylemek isterim ki, korkmayın sevgili erkekler, hepinizi öldürmeyeceğiz elbette! Sadece çığlıklarımız duyulsun istedik, o kadar. SCUM Manifesto, etkiye karşı tepki bir bakıma. Babası tarafından taciz edilen bir kadının yollarımıza güller dökmesini bekleyemezdik değil mi?
Zaten ataerkil bir sistemin içinde yaşıyoruz.
Zaten duyulmuyor sesimiz.
Zaten her alanda ikincil tanımlamalara maruz kalıyoruz.
O yüzden bu kitabı olması gerekenden epey fazla bir hoşgörüyle okumalı herkes. Neden mi? ÇÜNKÜ BİZİ SİZ DELİRTTİNİZ!
Ne diyor SCUM Manifesto?
Savaşlara sebep, erildir. Yalan mı?
Aşk ve şefkat vermekten aciz olan eril para verir. Yalan mı?
Baba sisteminden kaynaklanan özgüven eksikliği, bir sürü yetenekli kızı, biliminsanı olmaktan alıkoyar. Yalan mı?
Tamam, eril yürüyen bir vibratördür de diyor.
Eril, tabiatı itibarıyla bir kene, bir duygusal parazittir de,
Eril kaypaktır da…
Hoşgörü kanallarınızı açık tutmanız gerektiğini hatırlatmak isterim. Aslında ne var biliyor musunuz? Hoş görmeseniz de olur. Kadın tarih boyunca hor görüldü, o yüzden, şimdi deli dahi bir kadının sözlerini hoş görmeseniz de olur… Sevgiler.