İnsan tabiattan, ağaçtan, meyveden, sebzeden, topraktan, iğde kokusundan, çimentodan-çiçekten, böcekten kopmamıştı.
Çocuklar horozdan korkmuyordu. Uğur böceğini tanıyorlardı.
Bazı nadanlar şöyle diyebilir: Tanıyor da ne oluyor yani. Diyelim:
Ağacı, toprağı, kuşu, yaprağı, uğur böceğini tanımayan, onları sevip okşamamış olan insanı da tanımaz, sevmez. Kendisi eşyaya teslim olduğundan, hayatında bir kez olsun ne gül ne leylak koklamadığından, eşya arasında kaybolduğundan insana da eşya muamelesi yapar. Numara verir; bugün git, yarın gel der.