Bayanlar, baylar;
Sıla ile; yuları bıraķılmış gitmesine izin verilenler, ağlak kalanlar ve "ben seni sevdim sen beni neden sevmedin" temalı bir kitap yorumuna daha hoşgeldiniz...
Kitabı okurken yazar bilgisini okuduğumda bir milyona yakın takipçisinin olduğunu okuduğum esnada keşke elimden bıraksaydım. Bu cümlemden nasıl bir kitap olduğunu çıkarınız.
Velhasıl avlandım.
Yazar benim o çok sevdiğim(!) Miraç çağrı ve Ahmet Batman ile aynı skalada, hepsi aynı şeyin laciverti...
Bir insan 223 sayfalik bir kitap yazar da nasıl hiçbir şey anlatamaz örneği bu.
Kitap türünde yazılanlardan farklı olmadıği gibi içinde yazanlarda ayni.... sayfalar birbirini takip ediyor. Kuru laf kalabalığı.
Keske bu güruh kitap yazmak için bu kadar çabalayacağina, oturup azıcık kitap okusalar. En azindan bir sonraki kitaplarını üç, beş kelimelik kelime dağarcıklarıyla yazmazlar.
Ben bu tarz yazarların emir kipi ile yazmasından da hazzetmiyorum
"Karşındaki insanın cebine, güzelliğine, kıyafetine bakma; özüne bak" diyen bu yazarlar acaba günlük hayatlarında bunu uyguluyorlar mı?
Ben " istersen git, gidersen canım acır, gittin öldüm" temalı aşk acısı pompalayan kitapları sevmiyorum. Bu da onlardan biri.
İsmini saydığım bu modern çağ filozoflarının aşk hakkında bu kadar beylik laf edip, bu kadar ayağa düşürmeleri, aşk acısını bu kadar kutsallaştirip iyileştirilmesi gereken bir yaraymış gibi empoze etmeleri gercekten öyk getirtti artık. Bazı sayfalarda sadece bir adet cümlecik var. Doğa kirletiliyor diye poşeti paralı yapan devlet bu savurganlığa da acil el atmalı. Agaclar katlediliyor.