Gönderi

''Biri ruhlardan, hayaletlerden ve perilerden sözettiğinde, ona karşı Lucretius’a, Epikuros’a ve Demokritos’a başvurulması, bize bu övgünün anlamını çözecek anahtarı verir. Bu, Spinoza’nın atomcu fiziğe katıldığı değil, Epikurosçu geleneğin özgürlükçü ruhuyla bir senteze vardığı anlamına gelir; çünkü Epikurosçuluk, felsefeyi, kendilerine korku veren her şeye karşı insanları özgürleştirecek yol olarak algılar. Felsefe bu okul için, hüzne, acıya, korkuya, boş ümitler ya da aşkın gerçekler adına kendini feda etmeye hiçbir saygınlık atfetmeden, hayatı inşa etmeyi ve kafalardaki pusu dağıtmayı sağlayan bir güçtür. Epikurosçuluk ve Spinozacılık, karmaşık ve hiç de sıradan olmayan bir anlamda, derin bir dünyeviliğin, deyim yerindeyse bedenin felsefesidirler. Ya da aynı zamanda, bir mutluluk felsefesidirler; hiçbir zaman kendiliğinden bir son olmayan, iyi bir hayat için o eski özlemi gerçekleştirmenin koşulu olan bir doğa bilgisinin uygulamaya geçirilmesi...''
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.