Tıp fakültesinden yeni mezun olmuş bir doktor, şehirde çoktan unutulmuş geleneklerin ve boş inançların hüküm sürdüğü uzak bir kasabaya gelir. Sene 1917. Düşünün eldeki imkanları. Bir yandan savaşın süregeldiği, bu kadar malzeme bolluğunun olmadığı, hastalara ulaşmak için at üstünde kötü hava koşulları içerisinde yolculuklar yapmayı, tecrübesi sadece staj bilgisine dayanan sorumlu tek doktorun hem cerrah hem diş hem çocuk hem kadın doğum hem dahiliye alanına bakmak zorunda olduğu... Zor doğum vakaları, bir değil iki insan canının size emanet olduğu.. Bunun yanında cahil, kendilerince yanlış yöntemler geliştiren hatta oldukça komik ve hayret edilecek yöntemler uygulayan insanlarla uğraşmak. İlk defa Bulgakov okudum. Öyle akıcı bir kalemi var ki sağlıkçı olduğum için daha çok içine çekti beni bu kitap, okurken resmen yaşadım, gözümde canlandı her bir sahne. Bugünle kıyasladım. Nerden nereye dedim.. Belki de o zamanlarda doktorluk mesleğini bırakıp edebiyata yönelmesi kendi hayatı için yapabileceği en güzel şey olmuş. Diğer kitaplarını da merakla listeme ekledim. Kitabı okumanızı tavsiye ederim. “Hayır. Asla, uykuya dalarken bile olsa artık beni hiçbir şey şaşırtamaz demeyeceğim böbürlenerek. Hayır. Bir yıl geçti, yeni bir yıl daha geçecek ve bu da geçen yıl gibi bir yığın sürprizle dolu olacak. Demek ki öğrenmeye boyun eğmek gerekiyormuş.”

Genç Bir Doktorun AnılarıMihail Bulgakov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202325bin okunma

·

7 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Şeyda