Gönderi

144 syf.
10/10 puan verdi
Yola Düşen Gölgeler
Mehmet kardeşim Kitabını bitireli 3 gün oldu. Ve halen etkisindeyim. Bir şekilde okuyanlarla konuşmak istiyorum. Hikayenin kahramanlarını kafamda resmedip birileriyle üzerlerinde tartışmak istiyorum. Ben bu kişiyi tanıyorum , bizim mahalledeki serseriye ne kadar benziyor değil mi filan demek istiyorum. Anlattığın hikaye , kullandığın üslup , hikayeler arası geçişler , sahneleri birbirine bağlayan cümleler ile çok güzel bir kitap olmuş. Bence bir yazarın okuyucusunda bıraktığı iz , okuyucuyu hikayenin içine alıp , hikayenin içinde gezdirip , sonrasında aynı kişi olarak değil ona bir şeyler katarak bırakmak olmalı. Ben 3 gündür hikayenin etkisinde olan bir kişi olarak söylüyor ki bütün hikayelerden çok etkilendim. Bazısını elime alıp sopalayasım geldi , bazısını göğsüme bastırıp teselli edesim. Bazısının da elini sıkıp Aslanım benim diyesim. Aida'nın köprüden geçerken Bosna'lı askerlere isimlerini sorup "sizin ismine kurban olurum" dediği yerde de İlyas dedenin her öğlen namazı cama tıklatıp "bir ihtiyacın var mı" dediği yerde de tutamadım kendimi. Ayrıca bir not ekleyeyim ki ben İlyas dedeciyim. Senin de dediğin gibi eminim onlar cennette bir araya geleceklerdir , çünkü insan sevdiğiyle beraberdir. Fakat kitabın temel olarak bende bıraktığı 3 iz var diyebilirim. Birincisi tüm kitap Hüzün kokuyordu sanki. Her cümlesi , her hikayesi hüzün kokuyordu. Serseri Musa'nın hikayesi de , Aida'nın hikayesi de , İlyas Dedenin hikayesi de , Matbaacının hikayesi de ve diğer tüm hikayeler de hüzün kokuyordu. Belki de bu yüzden çok sevdi herkes. Belki de bu yüzden her okuttuğum kişi bana aynı yorumla geldi. Ancak kalbi hüzün dolu kişi bu hikâyeleri yazabilir , bu hikayeleri bu şekilde anlatabilir. Çünkü Hüzün çok kıymetli bir şeydir. İnsana insanlığını hatırlatır. İkinci nokta , zalimin tek olduğu. Kötü kötüdür. Nereden geldiği , kim olduğu , ne için yaptığının bir önemi yok. Zalim Müslüman da olabilir , Hristiyan da olabilir. Dinsiz de olabilir. Kötü tektir. Iraklı Türkmen kardeşimize eziyet eden bir Müslüman olsa ne olur , Aida'ya o eziyetleri yapanlar Hristiyan olsa ne olur , bir sürü suçsuz günahsız insanı evinden yurdundan işinden edip hayallerini söndürenler ben İslam dinine inanıyorum dese ne olur. Birisine baktığında insan değil , ideolojik bir kalıp görüyorsan , benden veya ondan diye algılıyorsan dininin milliyetinin ne önemi olabilir. Tüm hikayeler boyunca kötüyü çok güzel ve objektifçe tarif etmişsin. Ben de seninle aynı fikirdeyim. Kötü kötüdür. Ve kötüye kötü dememek İyiye Zulmetmektir. Ve bende bıraktığı üçüncü ve bence en önemli iz de şu ki ; bunca kötülüğün içinde , bunca cehaletin içinde Aliya gibi düşünüp iyi kalmaya devam etmek gerektiğini çok güzel anlatmışsın. Tüm hikayelerde ben bunu sezdim. Şartlar ne olursa olsun tüm hikayelerde İyi Kalmaya Çalışmak övülüyor ve saygı değer bulunuyordu. Kabalığın , nobranlığın , edepsizliğin , ağzının payını vermek adı altında prim yaptırıldığı bu günlerde ,tüm hikayelerde Israrla İyi Kalmaya çalışmanın altı çiziliyordu. Zaten bunca kötülüğün arasında derdini kitap yazarak anlatmak bile İyi Kalmakta ısrar etmenin en güzel delili. Benim de senin de büyük saygı duyduğumuz Aliya İzzetbegoviç'in bir sözüyle bitireyim değerlendirmemi ; "Ve herşey bittiğinde hatırlayacağımız şey , düşmanlarımızın sözleri değil , dostlarımızın sessizliği olacaktır."
Yola Düşen Gölgeler
Yola Düşen GölgelerMehmet Yılmaz · Roza Yayınevi · 2019167 okunma
··
11 görüntüleme
Mehmet Y. okurunun profil resmi
Başlarken şunu söylemem lazım, benim en iyi okur, dost ve destekçilerimden birisi sensin abi. Seni tanımak, yazdıklarımı paylaşabilmek güzel bir duygu gerçekten. Gelelim romana. Şu ne kadar güzel bir cümledir böyle? “Bence bir yazarın okuyucusunda bıraktığı iz, okuyucuyu hikayenin içine alıp, hikayenin içinde gezdirip , sonrasında aynı kişi olarak değil ona bir şeyler katarak bırakmak olmalı.” Ben öncelikli olarak bir okurum, halen aralıksız okuyan bir kitapsever. Bu cümleyi okur gözüyle okuduğumda çok sevdim ama yazar gözüyle okuduğumda gurur duydum. Eğer başarabilmişsem böyle bir şeyi, ne mutlu bana… Yazdıklarımla ortalamanın altındaki okurlar tarafından beğenilebilirim, bu durum çok zor olmasa gerek. Ancak senin gibi ve bu sitedeki pek çok rafine kitap okuru gibi kişilerden beğeni almak, takdir görmek beni çok sevindiriyor. Demek ki, doğru yoldayım diyorum kendi kendime… Romandaki karakterlerin seni etkilemesi hoşuma gitti. İlyas Dede’yi ben de çok tutuyorum. Adamın kralı o! Sevmeyi bilen, sevdasına sadık bir adam. Keza Aysel Nine de öyle; gerçek bir asilzade benim gözümde… Musa’yı senin oralara gönderecektim, belki de gelmiştir. Zaten geldiyse tanırsın hemen onu. Ruhu gölgesinden bile karanlık olan Musa’yı. Ancak bence hangisi daha kötü dersen, kesinlikle Abdullah Sami’dir. Toplumun hayatını karatanlar sıralamasında Abdullah Sami’ler açık ara önde gelir. Bugün bu ülkede hayatları altüst edilmiş, suçlanmış, hapse konulmuş yüz binlerce insan var. Hukuk dışı, ahlak dışı gerekçelerle hem de. Ancak son üç-dört yıldaki bu mağdurlar ordusu maalesef ilk sicil bozukluğumuz değildi. Geçmişte de benzer insanlar vardı, üzgünüm gelecekte de olacak gibi duruyor. Yani, Nazilerin Yahudilere, Çetniklerin Boşnaklara, İsrail’in Filistinliye, IŞİD’in kendinden olmayan herkese, Çin’in Uygur’a yaptıklarının benzerleri bizde de yaşandı, yaşanıyor. Tıpkı otobüsteki o sesi arkadaşına benzeyen adam gibi, güçlünün gürültüsü karşısında sussak da ya da Nikola gibi “bence iyisinizi ama başkan kötü diyor” desek de, bu gerçek var. Öyleyse Ömer gibi olalım, adaleti arayalım ve insan olalım! İyi ki senin gibi, Aliya gibi Aytmatov gibi gerçek, Ömer, Aida, Zeliha gibi hayali karakterler var. Hüzünlü olsam bile, az da olsa umudum var halen insanlardan. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.