Gönderi

144 syf.
7/10 puan verdi
·
11 saatte okudu
Unutulmuş insanlar, Sırp katliamları, Mostar ve postmodern kurmaca
YouTube kitap kanalımda Mehmet Yılmaz'ın Yola Düşen Gölgeler kitabını önerdim: ytbe.one/o73ZS-Wrw04 Yanımızdan öylece geçip giden insanların yüzündeki yaşanmışlıkları görmeye kendi hayatımızı düşünmekten hiç fırsat bulabildik mi?
Mehmet Y.
Mehmet Y.
bu kadar ticari imkansızlık ve zor koşullar içinde kıvranan edebiyat
Yola Düşen Gölgeler
Yola Düşen GölgelerMehmet Yılmaz · Roza Yayınevi · 2019167 okunma
··
1.570 görüntüleme
Mehmet Y. okurunun profil resmi
Sevgili Oğuz, Değerlendirmeni birkaç kere okudum, emin olabilirsin daha çok okuyacağım da. Artık nasıl bir tarikata denk geldiysek, okurlarla yazar aynı platformda yazışıyorlar, benim açımdan şahane bir şey. :)))) Kitabı okuduğun için çok teşekkür ederim. Tuna’nın Türküsü’nün çok beğenmiş bir okur olduğun için bunu daha çok beğeneceğini düşünüyordum. En azından puanlama adına. 7 puan için yorumumu yaptım, biliyorsun. Eurovision’da Azerbaycan’dan düşük puan almış Türkiye gibi hissettim kendimi. :)) Başta da belirttiğin gibi pek kimsenin değinmediği kısımlara eğilmişsin. İyi de yapmışsın. Olumlu kısımlarla ilgili cümlelerini memnuniyetle okudum. Aida Spahiç tespitin beni sevindirdi. Anlaşılmak güzel bir duygu, eksik olma. Buraları hızlı geçiyorum. Kırılan bir puan, benim kitapla ilgili yazdığım bir sunuşta, postmodern bir roman ifademden olmuş. Mükemmel bir şekilde anlattığın postmodernist roman kavramını okudum. Ben alaylı bir yazarım, eğitim anlamında edebiyatçı değil coğrafyacıyım. Bu nedenle ifademi şöyle düzeltmek isterim, “bu postmodernist tarafları da olan bir roman… Şimdi al mektuplarını, ver puanımı :) Yani, eksinin romandan değil benim izaha muhtaç bir ifademden kaynaklı olduğu anlaşılmıştır… Tesadüfilik kavramının geçtiği paragrafına istinaden şunu diyebilirim. Birbirinden bağımsızmış gibi duran hadiseleri anlatıp, en sonunda onları birbirine bağlamayı seviyorum, bir bakıma tarzım bu. Çünkü kadere inanıyorum. Bireysel olarak kaderimiz var ancak bunlar başka kaderlerle iç içe. Yani şöyle düşünelim Hitler diye bir adam olmasaydı, milyonlarca insan ölmeyebilirdi. Ya da bugün bir ülkeyi yöneten kişinin politikaları, herkesin hayatını etkilemiyor mu? Halbuki, o bir birey. Doğmasa, seçim kaybetse, şu olsa bu olsa… Musa derinlikli gidebilirdi belki, bu bir tercih tabii. Psikiyatr bir okurumdan mesaj aldım iki gün önce. Teknik bazı ifadeler dışında Musa, Abdullah Sami, adının Demet olduğunu söyleyen kız ve pek çok psikolojik vakada çok başarılı olduğumu yazdı, sevindim tabii. Ama Musa bir Hakan Günday roman tiplemesi gibi olamazdı benim hikayemde. Tyler Durden ise hiç değil tabii :) Bildiğimiz it Musa bu... Yunus Emre örneğine eksi vermenin sebebi popüler romanlar ve tasavvuf karakteri olması imiş. Gelgelelim Yunus burada başrolde değil, bir hatırlatma aracı. Ben onu bir mutasavvıf olarak görmüyorum zaten, bizim Yunus’tur. Tuna’da da ondan birkaç dize kullanmıştım. Yunus'un modern zamanlarda bir emsali yok maalesef. Atatürk, Aliya, Yunus gibi isimlerin bir arada olması bence bir çelişki değildir. Kaldı ki Ömer için Atsız’la Sabahattin Ali de bir arada. Atatürk’ün hangi şartlar altındaki tekke, zaviyeleri kapattırdığı ortada. Haksız sayılmaz. Hele laiklik konusunda tamamen haklı benim gözümde. Aliya, Bosna savaşları sırasında insan kalabilen politikacının belki de tek örneğidir. Asker olmasına rağmen barışçı bir lider olan Atatürk de benzer özellikler taşır. Tabii bunlar kişisel görüşlerim. Roman tekniği içinde vermeye çalıştığım şeylerdi. Kapağı günlerce çalıştılar, özel olarak. Beğenmen yayınevindeki arkadaşımızı çok sevindirir sanırım. Tavsiyelerini büyük bir özenle okudum, aldım, sakladım. Eksik olma. İmla konusundaki üç notunun ikisinin sebebini yazdım sana, üçüncüyü düzeltiriz elbet. ( Merak edenler olursa diye yazıyorum, ben bencil yerine benci kelimesinin özellikle tercih ettim. Bir “hissi” var, duygusal anlamında… ) Hoşça bak zatına...
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Sevgili Mehmet Abi, En güzel tarikat bu olsa gerek, gerçekten hem ben bir okur olarak çok şanslıyım hem de sen bir yazar olarak çok şanslısın. :) Tuna’nın Türküsü okuduğum zamanlar pek kitap okumuş biri değildim, o zamanki okumam gerçekten 10 puanlıktı çünkü aklımın Tuna Nehri’nde kalmış olduğu zamanlardı. Birkaç defa da dediğim gibi, eğer sen postmodern roman demeseydin bu kitabı kimse postmodern roman olarak algılamazdı bence. Hatta ben bu etiket dahilinde okumamı yaptım. Çünkü kitabın sahibi sensin ve sen böyle diyorsan biz de böyle kabul etmeliyiz gibi bir algıda okurduk mutlaka. O yüzden o ifadeni görmesem tabii ki 8 puandı. :) Kader konusunda dediğini anladım yukarıdaki tavsiyede de yeni düzenleme yaptığım gibi belki bu kader başka kitaplarında Mehmet Yılmaz’ın tarzına artık alışmış okurları tarafından aynı şekilde tezahür etmeyebilir. Farklı sonlar veya ucu açık, tartışılabilecek sonlar bırakabilirsin okuruna belki. Tabii yine de son karar sana aittir her zaman. Psikiyatr gibi farklı mesleklerden okurlarının olmasına çok sevindim abi. Böyle olunca farklı farklı kollardan eleştiri ve yorum alabiliyorsun, gerçekten şanslısın. Onun bu konudaki bilgisi daha yetkin olabileceğinden dolayı onun dedikleri tabii ki psikolojik açıdan daha iyi bir referans olacaktır. Yunus Emre’yi bir hatırlatma aracı olarak kullanmak tabii ki senin tercihindir abi, ben de seni bu çok satan Türk Edebiyatı kitaplarındaki klişe mevzulara girmeyi tercih etmeyen bir yazar olarak tanıdığım için ondan öyle bir yorumda bulunmak istedim. Tavsiyelerde demiştim ya, belki bu kurgudışı konularla ilgili görüşlerine biraz daha fazla yer verebilirsin. Çünkü bazı insanlar kitapları artık alıntıların derinliği ve kitapların yandan yandan verdiği düşünsel mesajlar için bile okuyabiliyor. Victor Hugo, Hakan Günday gibi yazarlar kurguya paralel olarak giden 1-2 paragraflık düşünce serpiştirmelerini çok severler. Tavsiyelerime değer verdiğin için teşekkür ederim abi, sen de eksik olma. Nice kitaplarını görürüz daha inşallah. Allah’a emanet...
6 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Mehmet Y. okurunun profil resmi
Eline sağlık kardeşim. Çok kapsayıcı bir inceleme olmuş. Geniş bir yazı yazacağım. Yazdıklarının bir kısmına katılmamakla birlikte olumlu, olumsuz bütün değerlendirmelerini aldım, kabul ettim. Çok kısa üç şey söyleyeyim: Kesilen puanlar ben bir yazımda "postmodern romandır" dediğim için olmuş sanki. Yani eksiklik romanda değil, onu sunuşumda olmuş. Öyle algıladım. Mimari konusunda, Tuna'nın Türküsü'nde pek çok detay vermiştim. Çünkü o bir Balkan romanı gibiydi. Burada ise odaklandığım şey mekan değil, insandı. Ayrıca incelemende "Mostar" demişsin ancak ben Sarajevo'yu anlatmıştım. O da mimari konusunda sende bir "Köprü" beklentisi oluşturmuş olabilir mi? Tavsiyelerin harika, sağ olasın...
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Evet abi, sen o "postmodern roman" nitelendirmesini söylemeseydin 8 puan verecektim. :)) Nedenlerini zaten yukarıda detaylıca belirttim. Eğer roman hakkında böyle bir nitelendirme yapmasan bence okurlar bu romanı postmodern bir roman olarak düşünmezlerdi. Tuna'nın Türküsü daha bir Balkan kokuyordu, haklısın. Bu romanda daha çok "insan" odağını gördüm senin de dediğin gibi. Ayrıca evet, Sarajevo'dan bahsedildiğini biliyorum fakat Sarajevo konusunda bilgilerim kısıtlıdır. Evde de Mostar kitabı olduğu için benzer acılara köprülük etmiş bir şehri kullanmak istedim. Yani sen Sarajevo'yu anlattın ben de Mostar'ı anlattım, kitap ve incelemeyle birlikte Bosna-Hersek oluşturduk beraber. :) Bundan sonra daha iyi kitaplarla karşımıza çıkabileceğini biliyorum, sevgilerimle abi...
Bu yorum görüntülenemiyor
Nilüfer okurunun profil resmi
Ne yazacağını gerçekten merak ettiğim dört kişiden biriydiniz. Şu ana kadar okuduğum en faydalı inceleme olduğunu düşünüyorum. Elinize sağlık. Bakayım kalan diğer iki kişi ne yazacak. Ben bir yazar olsam en çok size teşekkür ederdim. 😊
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Mehmet Abi "postmodern roman" demeseydi bu incelemenin en az yarısı olmayacaktı, iyi ki öyle demiş. Dünden beri mesajlarda puan pazarlığı yapıyoruz:))) Çok teşekkürler dedikleriniz için Nilüfer Hanım.
5 sonraki yanıtı göster
Gamze Ö. okurunun profil resmi
Eline sağlık Oğuz, iyi ki senden önce inceleme yazmışım diye mutluyum şu an:)) Musa ve Tyler Durden ı aynı cümlede kullanmaz mısın lütfen?! Tyler toplumun materyalist yaşam anlayışına ayak uyduramamış ve toplumun bir kısmını kangrenleşmiş gördüğü için çoğunluğu kesip atma yanlısı.. Adamın bir felsefesi var, fikirleri doğru ama eylemleri.. tartışılır diyelim. Musa ise saf kötü, hiçbir şekilde düzeltilemez, topluma kazandırılamaz bence. Tek derdi güç ve o güce sahip olmak. Başka kaygısı, isteği yok, insanları umursamayan onlara değer vermeyen bir tip. Babasını bile korkutan ürkütücü bir doğası var. İyi ki daha fazla yer verilmemiş yoksa cinnette çığır açacaktım! Bak yine aklıma geldi asabım bozuldu...
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Zaten dedim ya, biraz daha zorlanılsaydı o yöne doğru kayabilirdi. Ben hiç kimseyi "hiçbir şekilde düzeltilemez" şeklinde görmem. Zebercet'e de insanlar hiçbir şekilde düzeltilemez şeklinde yaklaşmışlardı. Oysaki onu anlamak isteselerdi, sadece para üstünü almak, otel işlerini halletmek gibi günlük işlerle onun karşısına çıkmayıp 1 kişi onu dinlemek isteseydi belki o da düzelirdi. Topluma kazandırmak ütopik olabilir fakat düzeltmeyi imkansız bulmam. Ben Musa'nın daha bir antikahramanlaşmasını görmek isterdim ama bu Mehmet Abi'nin anlatmaya çalıştığı mesajların önüne geçerdi muhtemelen. Bu yüzden başka bir kitap için öneri verdim. Kinyas ve Kayra gibi Musa ve Tyler. :))
3 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.