Sevgili Oğuz,
Değerlendirmeni birkaç kere okudum, emin olabilirsin daha çok okuyacağım da. Artık nasıl bir tarikata denk geldiysek, okurlarla yazar aynı platformda yazışıyorlar, benim açımdan şahane bir şey. :))))
Kitabı okuduğun için çok teşekkür ederim. Tuna’nın Türküsü’nün çok beğenmiş bir okur olduğun için bunu daha çok beğeneceğini düşünüyordum. En azından puanlama adına. 7 puan için yorumumu yaptım, biliyorsun. Eurovision’da Azerbaycan’dan düşük puan almış Türkiye gibi hissettim kendimi. :))
Başta da belirttiğin gibi pek kimsenin değinmediği kısımlara eğilmişsin. İyi de yapmışsın. Olumlu kısımlarla ilgili cümlelerini memnuniyetle okudum. Aida Spahiç tespitin beni sevindirdi. Anlaşılmak güzel bir duygu, eksik olma. Buraları hızlı geçiyorum.
Kırılan bir puan, benim kitapla ilgili yazdığım bir sunuşta, postmodern bir roman ifademden olmuş. Mükemmel bir şekilde anlattığın postmodernist roman kavramını okudum. Ben alaylı bir yazarım, eğitim anlamında edebiyatçı değil coğrafyacıyım. Bu nedenle ifademi şöyle düzeltmek isterim, “bu postmodernist tarafları da olan bir roman… Şimdi al mektuplarını, ver puanımı :) Yani, eksinin romandan değil benim izaha muhtaç bir ifademden kaynaklı olduğu anlaşılmıştır…
Tesadüfilik kavramının geçtiği paragrafına istinaden şunu diyebilirim. Birbirinden bağımsızmış gibi duran hadiseleri anlatıp, en sonunda onları birbirine bağlamayı seviyorum, bir bakıma tarzım bu. Çünkü kadere inanıyorum. Bireysel olarak kaderimiz var ancak bunlar başka kaderlerle iç içe. Yani şöyle düşünelim Hitler diye bir adam olmasaydı, milyonlarca insan ölmeyebilirdi. Ya da bugün bir ülkeyi yöneten kişinin politikaları, herkesin hayatını etkilemiyor mu? Halbuki, o bir birey. Doğmasa, seçim kaybetse, şu olsa bu olsa…
Musa derinlikli gidebilirdi belki, bu bir tercih tabii. Psikiyatr bir okurumdan mesaj aldım iki gün önce. Teknik bazı ifadeler dışında Musa, Abdullah Sami, adının Demet olduğunu söyleyen kız ve pek çok psikolojik vakada çok başarılı olduğumu yazdı, sevindim tabii. Ama Musa bir Hakan Günday roman tiplemesi gibi olamazdı benim hikayemde. Tyler Durden ise hiç değil tabii :) Bildiğimiz it Musa bu...
Yunus Emre örneğine eksi vermenin sebebi popüler romanlar ve tasavvuf karakteri olması imiş. Gelgelelim Yunus burada başrolde değil, bir hatırlatma aracı. Ben onu bir mutasavvıf olarak görmüyorum zaten, bizim Yunus’tur. Tuna’da da ondan birkaç dize kullanmıştım. Yunus'un modern zamanlarda bir emsali yok maalesef.
Atatürk, Aliya, Yunus gibi isimlerin bir arada olması bence bir çelişki değildir. Kaldı ki Ömer için Atsız’la Sabahattin Ali de bir arada. Atatürk’ün hangi şartlar altındaki tekke, zaviyeleri kapattırdığı ortada. Haksız sayılmaz. Hele laiklik konusunda tamamen haklı benim gözümde. Aliya, Bosna savaşları sırasında insan kalabilen politikacının belki de tek örneğidir. Asker olmasına rağmen barışçı bir lider olan Atatürk de benzer özellikler taşır. Tabii bunlar kişisel görüşlerim. Roman tekniği içinde vermeye çalıştığım şeylerdi.
Kapağı günlerce çalıştılar, özel olarak. Beğenmen yayınevindeki arkadaşımızı çok sevindirir sanırım.
Tavsiyelerini büyük bir özenle okudum, aldım, sakladım. Eksik olma. İmla konusundaki üç notunun ikisinin sebebini yazdım sana, üçüncüyü düzeltiriz elbet. ( Merak edenler olursa diye yazıyorum, ben bencil yerine benci kelimesinin özellikle tercih ettim. Bir “hissi” var, duygusal anlamında… )
Hoşça bak zatına...