Hayatımızın iki yılını verdiğimiz bir emeğin izlerinin, iki asır silinmeyeceğini söyleseler; arkamıza ne bırakırdık bilmiyorum. Ölümlü insanoğlunun; ölümsüzlüğe adını taşıyan bir parça bırakması, eserinin ölümsüz olması nasıl bir ayrıcalıktır hayal edemiyorum. 1880 yılında yayımlanan, Dostoyevski'nin yaşarken yayınlanan son romanı olan ''Karamazov Kardeşler''; gerek yazarın hayatından çok önemli kesitler taşıması; gerekse edebi değeri ve varoluşun amacını sorgulayan psikolojik yönü ile de gerçek bir başyapıt.
Dünyevi arzular, ilâhi beklenti ve araf üçgenini; kitaptaki üç kardeş üzerinden simgeleyen yazar; küçük yaşta kaybettiği oğlu Alyoşa'yı ismiyle ve ölen kendi babasını karakter özellikleri ile işleyerek; baba ve evlat olarak duyduğu acı ve suçluluğu da bu ölümsüz esere taşımış; kendi hayatıyla da yüzleşmiştir.
Dostoyevski gibi bir yazarın -üstelik böyle bir eserini- bir okur olarak yorumlama hakkını kendimde bulamam, ancak bıraktığı etki çerçevesinde konuşabilirim. Ki bu anlamda ''Karamazov Kardeşler'', okumaktan öte; idrakına katmak, ruhuna karıştırmak açısından benzersiz bir armağan. Okunmalı.