Gönderi

"...Bir koltuğa gömülmüş olan Mustafa Kemal,kurşini paltosunu omuzlarına sarmış,astragan kalpağını alnına eğmiş,çenesi göğsünde,yüzü kül renginde ve çizgili,bakışları ifadesiz,sessiz ve hareketsiz oturuyordu.O,ordusu olmayan bir kumandandı:Para,güç ya da iktidar araçlarından herhangi birine sahip olmayan bir geçici hükümetin başkanıydı.Oysa,Türkiye'yi yabancılardan kurtarıp bağımsız ve büyük bir ülke yapmak için ne güzel planlar yapmıştı.Ama ülke şimdi iç savaşla parçalanmıştı ve hâlâ yabancıların pençesindeydi.Uğruna mücadele ettiği her şey,bütün o güzel planları küle dönüşmüştü.Kendisi de,idama mahkum edilmiş ve başına ödül konulmuş bir asiden başka bir şey değildi. Dışarıda karanlık basmıştı.Akasya ağaçlarının ötesinde,batıdaki dağların koyu gölgelerinin üzerinde uzanan gökyüzünde, çok alçakta yeni ayın gümüş hali görünüyordu.Aşağıdaki çiftlikte,büyük boz kurt köpeği,Karabaş,aya doğru uluyordu. Mustafa Kemal bu sesle kendine geldi,bir kurt gibi silkindi ve sert bir sesle konuştu.Ankara'nın Bozkurt'u homurdanmıştı. Ayağa kalktı.Dövüşecekti.Çaresizliğin pençesinden kurtulmuştu.Capcanlıydı,içi coşkuyla titriyordu.Bu ruh hali bütün odayı sardı ve diğerlerini de yeni umutlarla doldurdu.Öncelikle derhal gölgeleri ortadan kaldıracak bir lamba getirilmesini istedi.Arif'in,kurmaylarının,emirlerini uygulayacak birilerinin çagırilmasinı emretti.Birinin de mangaldaki sönmüş ateşi canlandırmasını emretti.Dovüşecekti.Türkiye'yi her şeye rağmen kurtaracak,onu büyük ve özgür kılacaktı."
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.