Gönderi

264 syf.
·
Puan vermedi
·
491 günde okudu
#kitapyorum #Bulantı #Sartre " Varoluşçuluk bir Hümanizmdir. " diyen Sartre, Bulantı 'da hümanizmin birçok tanımını verir, farklı bakış açılarıyla yaklaşır. Nihayetinde Hümanizm için, ınsanları sorgusuz sualsiz sevmek anlayışına karsi çıkar, kişinin bireysel özgürlüğünü ön plana çıkarır. Düşüncelerini Roquentin karakteriyle açıklar. Roquentin her yerde olan ama hicbir şeyde bulunmayan biridir. Hepimiz gibi ara sıra hayaller kurar. Fakat kurduğu hayalleri aynı zamanda sacma bulur. Kulakmisafiri olduğu diyalogları, sahnenin bir kenarında durup izler gibi anlatır. Yalnızlığa dair korkuları vardır. Bazı durumlar karşısında bulantiya kapılır... Varoluşunu arayan bir bireyin ona her yaklaştığında bunu kelimelere dökememesi ve kendi varlığını bile fazlalık olarak görmesi kitapta sıkça geçen bir durum. Her şeyin yetersiz ve temelsiz olduğunu fark ettiğinde meşhur bulantılar yine yakasına yapışır Bay Roquentin... Buram buram felsefe kokan kitabı okurken insan kendi varlığını bir kez daha sorguluyor. Her şeyin şu anda olduğu hissi, geçmişin bir hiçlikten ibaret olduğu düşüncesi insani zaman zaman rahatlatsa da kaygı yakamızı bırakmıyor. Kitap bir kez daha oku beni diyor...
Bulantı
BulantıJean-Paul Sartre · Can Yayınları · 202123,1bin okunma
·
13 görüntüleme
Fırat Çevik okurunun profil resmi
Güzel bir değerlendirme olmuş ve Roguentin onu anlamak önemli olan.Antoine Roquentin, Descartes’in “Düşünüyorum, öyleyse varım”ıyla, “Düşünüyorum, öyleyse hiçim”e ulaşır ve hiçliği aynı mantıkla ispatlar. Ancak Sartre, Varoluşçuluk adlı eserinde, Marksçıların ve Katoliklerin eleştirilerine verdiği ceevapta eleştirel bir üslupla ve tersini kastederek cevap verir ve buna karşı çıkar:“Her iki eleştiriye göre de insancıl(humanie) dayanışma yokmuş bizde. Kişioğlunu tek başına ele alıyormuşuz -bunu komünistler söylüyor-, bütünden koparıyormuşuz. Çünkü öznellik(subjektivite) olarak görüyormuşuz onu; çünkü yalnızca Descartes’in ‘Düşünüyorum öyleyse varım’ sözüne dayanıyormuşuz; çünkü yalnızca kişioğlunun teek başına kendini kavradığı anı göz önünde tutuyormuşuz. Bundan ötürü de yöremizdeki insanlarla bağlantı kuramıyormuşuz; dışımızda yaşayan ve cogito ile yanına varılamayan kimselere dayanışma gösteremiyormuşuz.Oysa Sartre’ın yarattığı Roquentin karakteri Sartre her ne kadar kabul etmese de tam bu eleştirilere uygun bir profil çizmektedir. Antoine Roquentin kimdir? Kendisini sorgularken şunları söyler:Ben’ deyince bir boşluk duygusuna kapılıyorum. Öyle unutulmuşum ki, kendimi iyice hissetmek elimden gelmiyor. Benden kalan bütün gerçeklik, var olduğunu hisseden varoluş sadece. Yavaş yavaş esniyorum. Kimse, hiç kimse için! Antoine Roquentin ne ki? Soyut bir şey o… Pırıl pırıl, hareketsiz, bomboş bir bilinç, duvarların arasına konulmuş, kendi kendine sürüp gidiyor. Kimse yok bu bilincin içinde artık. Biraz önce birisi ben, benim bilincim diyordu. Kim? …Kimsenin olmayan duvarlar ve kimsenin olmayan bir bilinç kaldı geriye. Hepsi şu: duvarlar ve bu duvarlar arasında bir kişiliğe bağlı olmayan canlı, ufacık bir saydamlık anladığım kadarıyla Roguentin😀😃
Öztürks okurunun profil resmi
Asıl sizin yorumunuz çok güzeldi 👍😊 Roquentin karakterini çok iyi özümsemişsiniz. Ben kitabı bir kez okumayı düşünüyorum başka bir zaman diliminde...kitaplı günler 😊
Fırat Çevik okurunun profil resmi
Estağfurullah teşekkür ederim. İyi okumalar dilerim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.