Hepimiz Yaşar Yaşamaz'ız aslında...Efendim, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz kitabında nüfus kayıtlarında ölmüş göründüğü için bir türlü nüfus cüzdanı çıkaramayan Yaşar'ın başından geçen dramatik olayları mizahi diliyle anlatmış Aziz Nesin.
Aslında askere çağrılan kadınları, ismindeki harf yanlış yazıldığı için garip bir isimle dolaşanları görmüş duymuşuzdur ama Yaşar'ınki bir başka. Bahtsız Yaşar okula gidecek, kimliği yok yaşamıyor. Askere gidecek bir şekilde yaşıyor. Evlenecek yaşamıyor, aileden kalan borçlar var yaşıyor, daha neler neler...
Hepimiz bir şekilde saçma bir bürokratik işlemle karşı karşıya kalmışızdır bu ülkede. Bir de sürekli uğraşmak zorunda kalan engelliler ve aileleri var. Aziz Nesin gibi tatlı anlatamasam da ben de size hikâyemi anlatayım. Toplaşın bakayım şöyle yamacıma. Çaylar hazır mı?
Prematüre üçüzlerden biri olan oğluşumun beyninde hasar olduğunu ve bundan dolayı felçli olduğunu beş aylıkken öğrendim. Bunun tam tedavisi yok sadece fizik tedavi ile bir miktar iyileşme sağlanabiliyormuş araştırıp öğrendik. Dediler ki fizik tedavi çok uzun, yıllarca sürebilir. Ücretli yaptırmak kolay değil. Devlet haftada 45 er dakikalık iki seans veriyor. Ayda 8 seans. Amanın ne kadar çok! yaşasın dedik. Peki bunun için ne yapmalı; önce bir üniversite hastanesinden engelli raporu çıkartmak gerekiyor. Randevu alıyorsun, kurula giriyorsun, raporun çıkıyor. Eh bir kaç ay bekliyorsun tabi. Bebek ya bir de mucize olacak şıp diye iyileşecek o yüzden rapor bir veya şansın varsa iki yıllık çıkıyor. Bir kaç sene sonra süresiz verdiler, bundan umut yok diye onu da belirteyim.
Ee sağlık raporunu aldın sonra RAM (Rehberlik Araştırma Merkezi) diye Milli Eğitime bağlı bir kurumdan da rapor çıkartman gerekiyor. Öyle yoğunlar ki, dünyayı kurtarıyorlar onun için bir kaç ay sonrasına oradan da randevu alıyorsun. 5 dakikalık değerlendirmeden bir kaç hafta sonra da sana rehabilitasyon merkezinden fizik tedavi veya bireysel eğitim alabilir diye bir yıllık raporunu veriyorlar. Onların raporları hep bir yıllık, o yüzden her yıl aynı prosedürü tekrarlıyorsun.
Artık bulursan iyi çocuk fizyoterapisti olan bir rehabilitasyon merkezine çocuğunu götürmeye başlayabilirsin. Çok şükür dedin şöyle bir gevşedin di mi, altı ay sonra fizyoterapist kurum değiştirir ya sen de peşine gidersin yakınsa ya da sil baştan yeni fizyoterapistle tedaviye devam...
Çocuk büyüdü, algısı da açıldı çok ama çok şükür. Okula gitmesi gerek. Ne olacak şimdi ona göre okul var mı, tabiki yok. Bir tane yeni açıldı özel bir vakfın. Okulun ücreti her bir yerinizi uçuklatır.
Devletin okullarında özel eğitim alt sınıfı varmış. Çeşitli engelli çocuklar eğitim alıyormuş. Normal bir sınıfta 40 kişinin içinde düzgün bir eğitim alması mümkün değil, zaten uygun da değil birebir ilgilenilmesi gerek. Uygun okul bulunur, çocuğumuz özel eğitim sınıfına başlar. Ama o da ne, özel eğitim sınıfına mesleği öğretmenlik bile olmayan ücretli öğretmen!leri veriyorlar ve her yıl değişiyor. Her yıl çocuğun neler yapabildiğini anlatıyorsun ve sil baştan başlıyorsun. Şansın varsa karşına iyi niyetli biri çıkar yoksa yandın.
İlkokul bitince ortaokulların özel eğitim sınıfına devam ediliyor. Devlet yönetmelikte çocuğa bir yıl sınıf tekrarı hakkı vermiş, kullanmak istiyorsun bazı sebeplerden. Gelgelelim müdür karşı çıkıyor, devletin sana verdiği hakkı parayla satmaya kalkıyor. Köprüyü geçene kadar ayıya dayı...
RAM raporunun bitiş süresi yaklaşmış, 45 gün önceden randevu alıyorsun ama raporun bitiş tarihinden 25 gün sonrasına randevu veriyorlar. Neymiş efendim artık fizyoterapist de değerlendirecekmiş bir tane varmış. O ay rapor bittiği için çocuk tedaviye gidemiyor. Nihayet randevu tarihin geliyor, yine 5 dakika değerlendirme. Fizyoterapist soruyor:
Yürüyor mu? Cık.
Emekliyor mu? Cık.
Desteksiz oturabiliyor mu? Cık.
Bitti...
Daha neler neler var da kalsın fazla canınızı sıkmayayım canlar... Ne de olsa ben bir Aziz Nesin değilim, mizahi dilimle ağlanacak halimize güldüremiyorum.
Şu Kara Kaplı Nizami Bey'i bulsam benim de işimi kolaylaştırır mı?
Okuyunuz ve uyanınız efendim...
Saygılar...