Gönderi

Çaresizlik
*Ufacık spoiler* Vâkıa evim yıkılmıştı, iki çocukla baş başa kalmıştım, çalışmanın lezzetini kaybetmiştim, hepsinden fenası, artık hiçbir şeye inanmıyordum.Fakat korkmuyordum da. Olabilecek şeylerin en kötüsü olmuştu. Artık hürdüm. Emine arkamda olmayınca her akıntı beni sürükleyebilirdi. Kahve ve arkadaşlar en yakını idi. Daha haftasında kendimi orada, o kalabalığın arasında buldum. Cadde üzerindeki yan dükkanların arkasına düşen ikinci salonda bir elimde iskambil kağıtları, öbüründe rakı kadehim, ağzımda cigara, kulağım anlatılan hikâyede, hülâsa etrafımla en rahat bir alışverişte, konuşuyor, içiyor, eğleniyor buldum. Her şeyi unutmuş muydum? Şüphesiz hayır. İçimde o zamana kadar duymadığım bir eziklik vardı. Bu korku değildi, acı değildi. Ancak kendisine ihanet eden insanların duyacağı bir azaptı. Bir ucu iğrenmede biten  garip bir duygu. Böyle günlerden birinde idi. Bir ara gözüm karşıdaki aynada kendi hayalime erişti. İki yanına asılmış paltoların arasında kendi yüzümü o kadar memnun ve biçare, o kadar zelil ve her tarafa sürüklenebilir, her şeye mukavemetsiz ve her şeyden istifade etmiş gördüm ki, bir an billurun beni kusacağını kendi suratımı ayaklarımın ucuna fırlatacağını sandım. Fakat hayır, hiç de böyle olmadı. İkinci, üçüncü bakışta bu hayale de alıştım. Her şey müsavi idi. İhtiyar bir kadın evde çocuklarımla meşgul oluyordu. Ben sabahleyin kalkabildiğim saatte işe gidiyor, işten kahveye geliyor, oradan  Doktor Ramiz'le veya başkasıyla civar meyhanelerden birisinde akşamcılık ediyor; gece geç vakit eve dönüyordum. Bazen çocuklarımı yatmış buluyor, sevine sevine kendim de yatıyordum. Bir gün daha geçmişti ve ben hesap vermekten kurtulmuştum. Fakat çok defa onların kedi yavruları gibi birbirine sokulmuş, birbirine yaslanmış, evin her köşesinde beni bekler buluyordum. O zaman işte günün en korkunç tarafı başlıyordu. İçimden geçenleri kendilerine sezdirmeden çocuklarımı kucağıma almak, gönüllerini yapmağa çalışmak, şaklabanlık etmek, gözyaşlarını kurutmak, güldürmek lazımdı. Niçin bu kadar mahzundular? Niçin bu kadar çok ağlıyorlardı ve neden böyle musallattılar? Mevcut olmalarıyla hayatıma getirdikleri güçlükler kâfi değil miydi?
Sayfa 145
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.