20. yüzyılda yaşanan bazı siyasi gelişmeler neticesinde Darwinizm'in Türklerin gözündeki sembolik önemi
daha da artmıştır. Cumhuriyet'in kurulması ile beraber seküler eğitim öne çıkmış, Darwinizm de bu eğitimin önemli bir parçası olmuştur. 1970 den itibaren "komünist tehdit", Darwinizm'in müfredatta olup olmaması gerektiğiyle ilgili tartışmaları yeniden gündeme getirmiştir.
Muhafazakârlar, Darwinizm'in Türk komünistleri tarafindan milli ve dini değerlere saldırı da ideolojik bir arac
olarak kullanıldığını iddia etmişler ve teoriye muhalefet etmişlerdir. 1980'deki askeri darbe ile beraber, denge muhafazakarların lehine bozulmuştur. Dahası Soğuk savaş döneminde Amerika tarafından geliştirilen ve Sovyetlerin etki alanını kısıtlamayı hedefleyen "yeşil kuşak
projesi ile muhafazakâr değerler devlet eliyle ön plana çıkarılmıştır. Hem darbeden sonra yönetime el koyan askeri hükümet hem de online destekleyen Amerika Bir
leşik Devletleri, Türkiye'nin komünist tehdit altında olduğuna kanaat getirmiş ve "Türk-İslam sentezi" olarak bilinen ideolojiyi benimsemiştir. Sonuç olarak bu dönemde
eğitim politikaları muhafazakar hassasiyetlere göre yeniden düzenlenmiştir. 1983-1985 arasında Milli Eğitim Bakanı olarak görev yapan Vehbi Dinçerler, evrim karşıtı görüşleri ile bilinen Amerikalı Institute for Creation Rese
arch isimli kurumdan yardım talep etmiştir. Türkiye'nin önemli Darwin karşıtlarından Adem Tatu, bu dönemde
Milli Eğitim Bakanlığı için bir rapor hazırlamış, Marksizm ve Darwinizm kardeş ideolojiler olarak tanımlamış ve bu
ideolojilere karşı uyanık olunması gerektiğini belirtmiştir.