Abdülaziz döneminde Zonguldak maden ocaklarında zorla çalıştırılan köylülerin romanı. Köylü sınıfının devlet ve feodal beyler aracılığıyla vergi muafiyetinden faydalanmak, vatan borcunu ödemek gibi baskı unsurlarıyla maddi manevi sömürülmesi. Tepede yine yöneten bir zümre, aşağıda emeği sömürülen bir sınıf.
Çevre köylerden gelen madenciler 15 gün madende çalışıp bir iki günlük izinle köylerine, ailelerinin yanına dönebiliyorlar. Aldıkları yevmiye çoğu zaman nakit olarak değil erzak olarak veriliyor. Eşeği bile olmayan bir madenci 30 km uzaklıktaki köyüne o erzaklarla gidemezse hiç sorun değil. Atıyorum aldığı erzaklar 50 kuruşluk yevmiyenin karşılığında verildiyse hemen orada yine bu erzakları alıp madenciye 30 kuruş ödeme yapılıyor. 10-13 yaşındaki çocuklar küfeci olarak çalıştırılabiliyor. Eli sopalı maden çavuşları her an madencilerin tepesinde. Ufak bir serzenişte bulunan madencilere ibret olsun diye bir araba sopa atılabiliyor. İpin ucu kaçınca elinde ölen madenci olursa, göçük oldu, grizu patlaması oldu deyip, madendeki herhangi bir köylüsüne verilip ailesine yollanıyor. Tüm bu zulümler sırasında oldu ki biri madenden kaçtı, savaş halinde askerden kaçan er muamelesine maruz kalır.
Kitapta karakter zenginliği bol. Madenciler; Kör Cemal ve oğlu Hurşit, Emin Emmi, Devrekli Bayram, Dingil Ali, Tapbasan Şükrü, Macar Bela, Hırvat Stanko, Ethem... Köyde saygı duyulan Cebeli Ağa, köyün delisi Davut, köyün güzel kadını Zehra ve kızı Kumru, Elif Kadın, maden çavuşlarından eli kanlı Cabbar. Bu karakterle ilgili derinlemesine incelemeler yapılabilir.
Muzaffer Oruçoğlu' nun güçlü kadın karakteri olmayan bir romanı yok sanırım. Okuduğum romanlarının hepsinde mutlaka güçlü kadın karakterler var.
İşçi edebiyatı ödüllü, madenlerde geçen 4 ciltlik yerli bir roman. İyi okumalar.