Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

132 syf.
7/10 puan verdi
Geçmişe Yapılan Eleştiri
Kitabı incelerken ikiye ayırmak gerekir; birincisi "Dalkavuklar Gecesi", diğeri de "Z Vitamini". İkisi de birbirinden bağımsız iki ayrı roman şeklinde karşımıza çıkıyor. Dalkavuklar Gecesi'ni okurken kendimi bir anda mitolojik bir hikayenin içinde bulmuş hissine kapıldım. Eski çağlara götüren yazar, Atatürk dönemini, yani tek parti dönemini ele almakta. "Dalkavuk" kelimesini ele alalım TDK'nın vurguladığı biçimde: 1. Anlam: "Kendisine çıkar sağlayacak olanlara aşırı bir saygı ve hayranlık göstererek yaranmak isteyen kimse, huluskâr, yağcı, yalaka, yağdanlık, yalpak, yaltak, yaltakçı, kemik yalayıcı, çanak yalayıcı, kılbaz" 2. Anlam: "Saraylarda devlet büyüklerini nükteli sözlerle eğlendiren kimse." Genel itibariyle aslında iki romanda da vurgulanan bu iki anlamdaki dalkavukluk üzerine vurgulardır. Hatta bilhassa ikinci romanda daha bir vurgu yapılıyor, her ne kadar birinci romanda "dalkavukluk" vurgusu yapılsa da. Birinci romanda Atatürk dönemi, yani tek parti dönemi vurgusu yapılıyor. Bu nereden anlaşılıyor? 1941 yılında ortaya çıkması ve sürekli olarak içki vurgusu yapılmasıyla. Bundan üç yıl önce Atatürk vefat eder, o dönemleri vurgu yaparak yazmıştır. O dönemleri ağır bir şekilde eleştiren yazar, o dönemlerdeki dalkavukluk üzerine düşüncelerini ifade etmiştir. Eleştiri yaparken yer yer de dozunu fazla kaçırdığını düşünüyorum. İsmet İnönü üzerine romanında ise, özellikle de 1944 yılındaki Türkçü - Turancı davası özellikle altyapısını teşkil etmektedir. Yer yer yazar, 1944 yılına dem vurur ve "tabutluk" kısmını da birkaç yerde ifade eder. İsmet İnönü'ye çok sert bir şekilde eleştiri eder. Bu romanını da 1959 yılında yazdığını, yani Demokrat Parti'nin iktidar olduğu ve iki yıl sonra darbe ile indirileceği dönemde yazdığını belirteyim. İsmet İnönü dönemine biraz gidelim. İnönü ile Atatürk arasındaki ayrılığa bir bakalım; muhtemeldir ki aralarındaki ayrılık, özellikle de ekonomik üzere görüş ayrılıkları yüzünden çıkmıştır. 1937'de başbakanlıktan İnönü'nün çekilip, yerine Bayar'ın alınması, bu iplerin gerildiğinin başka bir gerçeği. 1938'de cumhurbaşkanı olduktan sonra İnönü, Atatürk'ün yönetimini bertaraf etmiş, küstükleri geçmişten kalan kişileri yönetime almış. O dönemde Nutuk da yasaklanmıştı. İkinci Dünya Savaşı ile zor duruma düşen ülke, birtakım önlemler de almıştı, vergi yükseltmek gibi ya da birtakım vergiler çıkartmak gibi. Çok partili hayata geçiş aşamasında yaşanan zorluklar da söz konusuydu. İlk seçimler 1946'daydı ve İnönü'nün CHP'si o dönemlerde "hile yoluyla" kazanmayı bilmişti, ta ki 1950'ye kadar. Daha sonra sazı Demokrat Parti aldı. Kitap işte 1959 yılında yazıldı. İnönü'nün CHP'nin "değişmez genel başkanı" sıfatını alacak kadar hırsa bürümesi, hatta siyaseti ölümünden bir yıl öncesine kadar devam etmesi, yazarın eleştirdiği sert hususlardan olmuştur. Düşünün ki, 1972 yılına kadar başta durun ve iktidar hırsı muhalefet kimliğinizle de devam etsin. Bu arada İnönü, 1961 darbesinden sonra koalisyon hükûmet başkanlığını da yapmıştır. "Z Vitamini" tabiri de, sürekli siyasetin içerisinde bulunmasının etkisi büyüktür. İnönü döneminde ön plana çıkan bazı isimler vardır ki, o isimleri de roman karakterleri olarak içine koymuş ve onları da eleştirmiştir. Hatta sadece Türkiye üzerinden değil, aynı zamanda dünya üzerinden bazı kişileri de hesaplaşmanın içerisine katmıştır. İçinden bazı tarihi bilgileri öğrenmek de mümkün; İsmet İnönü zamanında Almanya'ya savaş açıldığını, tabii savaş bittikten sonra açıldığı ve netice itibariyle konferanslara da katılım gerçekleştirilebiliyordu. Bu da beraberinde çok partili hayata giden yolu götürdü. İnönü'nün hırsını eleştiren ve İnönü ile hesaplaşma içerisine giren yazar, sonunu etkileyici bir şekilde bağlar. Bu hesaplaşmada inceden yanına koyduğu karakterleri de eleştirir. Türkçülüğe eleştiri yapan insanları da inceden eleştirir, özellikle de "ırkçı" olarak nitelendirenlere karşı. Sözün özü; birinci romanda, romandan ziyade mitolojik bir hikaye anlatısı var hissi uyandırdı. Karakterlerin isimleri de hikayeden insanı koparır tarzdandı. Hikayede eleştiri boyutunda katılmadığım yerler de vardı, ki katılmayacak olan insanlar da bir hayli fazladır. İkinci romanda ise, ironik bir dille İnönü dönemi eleştiriliyordu. Köşe yazısı okuyormuşum hissine kapıldım bir anda, ara ara film senaryosu gibi akmaya başladı olaylar, ara ara da tiyatro metni gibi olmaya başladı. Özellikle de sonu etkileyici film bitirişi gibiydi. Not: Bu arada İçimizdeki Şeytan'da nasıl Sabahattin Ali, Hüseyin Nihal Atsız'dan bahsetmeden geçmediyse; Hüseyin Nihal Atsız da, Sabahattin Ali'den bahsetmeden geçmedi.
Dalkavuklar Gecesi - Z Vitamini
Dalkavuklar Gecesi - Z VitaminiHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 20197,1bin okunma
··
96 görüntüleme
Merve Ö. okurunun profil resmi
Kitabı çok gülerek okumuştum ben. 😂 Atsız'ın benzetmeleri, karakterlerin konuşmaları yaratıcıydı. Eleştirinin dozunu kaçırdığı yerleri de Atsız'ın keskin üslubuna bağlayabiliriz. Hata yapanları affetmiyor ve ikinci bir şansı vermiyor sanırım. Kalemine sağlık. 😊
Abdullah Aktan okurunun profil resmi
Ben de eğlenerek okudum da, o bilhassa ikinci bölümde oldu. Birinci bölüm, Eski Çağ detayları girmesiyle çok sıkıcı bir hal aldı, tamam kurmacaydı oralar ama çok sıktı. Orada Atatürk'e inceden gönderme yaptığını sezdim, orası biraz fazla ağır geldi. İnönü kısımlarında ara ara kahkaha attığım oldu, çok ironik bir dil. Sonda gözler açıldı, tokat gibi sondu. Günümüzde böyle ironik şekilde Yılmaz Özdil yazıyor, yani köşe yazısı olsa ikisi üslubu bakımından birbirine benzerdi. İronik dili o açıdan seviyorum, lafı inceden inceden sokuluyor. 😂 Teşekkür ederim. 😊
13 sonraki yanıtı göster
Okuyan Muallime okurunun profil resmi
Muhteşem 👍👏👏👏
Abdullah Aktan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. 👍
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.