Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

368 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Tanrı ve Para Sunaklarında Kurban Edilen Ortadoğu Kadınının Uzun Bir Öyküsü
Türk erkeği için kadın çocukken sürekli söyletilen o mini mini kuş şarkısıdır. Vahim olanı ise kendisini ev kafesine kapatmakta ısrar edenin bu kuş rolünü çok iyi benimseyen mini mini kadınlar olmasıdır. Kuş pencereye konmuştur hemen içeri alınmıştır ve bu "cik cik cik cik ötsün diye" yapılmıştır. Ama bazı kadınlar pır pır ederken canlanmış ve bizim erkeklerin elleri bomboş kalmıştır. Erkek yoktur, ev kafesine kapatılan kadının bir gösterenidir o. Kadın tutsak değilse ne iktidar, ne güç, ne hegemonya, ne sermaye ne de bir gösterilen olarak kadın kavramı etrafında örgütlenmiş dişil-edilgen bir dünyada hükmedilenler, ezilenler, kodlananlar, dışlanmışlar vardır. Acaba Türk erkeklerinin gündemini işgal ediyor mu bu tür kitaplar. Kim bilir belkide ediyordur. Okuyanlar vardır. Kadının asırlık kölelik, istismar, işkence tarihine kayıtsız kalamayanlar vardır. Neval el Saadavi'yi Sıfır Noktasındaki Kadın kitabından tanıyorum. Orada anlatılan fahişeliğe, hiçliğe, hiçleşmeye ve dolaysız özgürlüğe doğru itilen bir kadının öyküsüydü. Havva'nın Saklı Yüzü ise Arap Ortadoğusunda yaşayan milyonlarca kadının öyküsü. Öykümüz insanlığın daha en başlangıcından tarım toplumuna geçilmesiyle oluşan kadına biçilen doğurganlık rolüyle başlıyor. Bu süreçte neredeyse bütün özgürlüklerini yitiren kadın bir damızlığa dönüşüyor. Erkeğin soyunu sürdürmesi ve mülkiyetini devredecek oğullar büyütmesine evrilen bir köleden söz ediyoruz. İşin ucu çok eskilere dayanıyor. Bu şekilde erkeğin hizmetkarına dönüşen kadının esareti, dinlerin zamanla kurumsallaşmasıyla beraber daha da katmerleniyor. Çünkü dinler öncesinde devraldığı ataerkil formları kutsallaştırıyor, din adamları aracılığıyla eril tahakküm ilahi bir senaryoya dönüştürülüyor. Feodalizmden kapitalizme geçişte bile kadın öncesinde serfken bu sefer emeğini satılığa çıkarmak zorunda kalan karın tokluğuna bir işçiye dönüşüyor. Bedeniyle kocanın sömürüsünde, iş gücüyle patronun sömürgesinde bir köle. Neval el Saadavi Arap toplumu dolayımında bu kültürün görüngülerini anlatıyor. Fakat okurken insan sanki Arap toplumundaki kadınları değil kendi toplumunda kadınlara uygulanan baskı mekanizmalarının tıpkısını okuyormuş gibi hissediyor. Hissetmek kelimesi küçük kalır kadın sünneti dışında ortadoğu kadınlarıyla aynı bizim kadınlarımızın kaderi. Not: Kitap 1970'li yılların Mısır'ında kadınların durumunu anlatıyor. Bundan sonra yazacaklarım ne kadar değişti bilmiyorum. Kız Çocuğuna Karşı Cinsel Saldırganlık Ne iğrenç bir alt başlık değil mi. Ama şimdi ben bu alt başlığı yazarken bile kim bilir kaç kız çocuğu sessiz odalar içinde tacize, cinsel saldırganlığa uğruyor. Arap toplumunda ise bu bir gelenek halini almış. Arap toplumunda (sanki diğer toplumlar çok farklı) ve bütün dinsel toplumlarda bir kız çocuğunun aldığı eğitim haramların, yasakların, ayıpların, cısların öğretildiği bir yasaklar silsilesidir. Kendi bedenini tanımasına izin verilmez. Kimliği yavaş yavaş iğdiş edilir. Arzuları, istekleri bastırılır, bastırmayı öğretir aldığı eğitim. Peki neye dönüşür plastik bir bebeğe. Bilinmezin boşluğunu başkalarıyla dolduracak olan bir et yığınına. Peki kim bu başkaları? Elbette ailesindeki ve yakın temas halinde olduğu çevresindeki erkekler. Bu erkeklerin, özellikle de ailede evlilik parasını denkleştiremeyenlerin istismar malzemesine dönüşür kadın. Bir de bu durumla bağlantılı olarak Terbiyesiz Dede diye bir alt başlık var ki orayı siz okuyun. Adaletin Adaletsizliği Peki enseste, cinsel saldırılara maruz kalmış bir kadının sığınacağı bir adalet var mıdır. Eril tahakkümün bir aygıtı olan mahkemelerden adalet beklemek elbette gülünç olacaktır. Ailenin itibarı devreye girer ve dava düşer. Ne kadar basit değil mi. Hep şu ailenin itibarı. Ülkemizde de toplumsal cinsiyet eşitliği dendiğinde aile elden gidiyor diye gürültü koparan gericiler gibi. "Namus" Denen O Çok İnce Zar Doğanın kadınlara sunmuş olduğu elastik bir himenin ahlakla, namusla ne gibi bir ilgisi olabilir. Oluyor işte. O toplum kadını bir tarla olarak gören ataerkil, sınıflı bir toplumsa "bekaret zarı"na bir kadının aklından, düşüncelerinden, duygularından, tüm bedeninden daha çok önem veriyor. Çünkü o el değmemiş bir şekilde sıfır olarak paketlenip anahtar teslimi yapılması gereken bir maldır. Onun için. Arap toplumunda kadınlar demiştik değil mi. Ama bu Türk toplumunu anlatıyor dediğinizi duyar gibiyim. Bazı durumlarda himen için özel dayalar (ebeler) tutulduğunu ve zarın bu ebeler aracılığıyla oldukça sağlıksız koşullarda yırtılıp açıldığını ve akan kanın çarşafa bulanmasıyla törenler yapıldığını anlatıyor Saadavi. "Arap toplumunda diyor Saadavi, çarpık bir namus kavramı var. Bir erkeğin ailesinin kadın üyeleri himenlerini (zarlarını) sağlam tuttukları sürece erkeğin namusu güvende. Erkeğin namusu kendi davranışındansa o kadınların davranışıyla daha yakından bağlantılı. Kendisi en çapsız zamparalardan biri olabilir ama kadınların genital organlarını koruyabildiği müddetçe namuslu bir erkek sayılmaktadır." Kadın Sünneti İnsan bu bölümü okurken yeter bitsin artık demekten kendini alamıyor. Sırf cinsel haz almasın diye klitorisleri sünnet edilen küçücük çocuklar ve kanama durdurulamadığı için ölenler. Bunların hepsi kadın haz alırsa kötü yola düşeceği gibi bir ilkel korkudan kaynaklı uygulamalar. Bilmesinlercilik (Obskürantizm) Belki de dinsel toplumda kız çocuklarının daha en baştan maruz kaldıkları şeydir bilmesinlercilik. Dinselliğin ve eril kültürün egemen olduğu her yerde bu böyle. Kız çocuğuna bedeninin pis olduğu hissettirilir. Dinsel anlatılarla da bu iddia beslenir: Kadın şer kaynağıdır. Bu mantıkla bedenine dair bilgisiz kalır kız çocuğu. Sosyal hakları nedir bilmez. Tüm bu anlatılanlar ataerkil sınıflı toplumlarda bir kız çocuğunun yaşadığı şiddetin detaysız görüngüleridir sadece. Bu şiddet gelenekle, görenekle, töreyle ve dinle beslenmiştir. Kadını bir metaya veya bir köleye dönüştürmüş olmak konusunda İslam, Arap veya Doğu toplumları istisna değildir. Batı kültürü ve Hıristiyanlık da kadınları tamamen aynı kadere mahkum etmiştir. Ortaçağda cadı avlarını hatırlayın. Mısır'da da o dönem emperyalistlerle ve egemen güçlerle iş birliği içinde olan din adamları elbette kadın düşmanı fetvalar vermekte hiç zorluk çekmemiş. Sözde İslam'a geri dönüş adı altında. Monoteistik dinler kadınların erkeklere karşı boyun eğmesi noktasında benzer ilkeleri savunmaktadır. Bunun çözümlemesi, tartışması yapılmadığı takdirde bu şiddet olayları böyle sürüp gidecektir. Saadavi'nin yazdığı zamana göre oldukça ilerici ve cesur olan dinlerin ve özellikle İslam'ın kadına karşı tutumunu analiz eden oldukça uzun bir çözümlemesi mevcut. Tüm bunlara rağmen halen radikal kadınlar var. Tanrıça İsis'in yolunda gidenler, eril hegemonyaya karşı direnler. Saadavi kısa bir Arap feminizm tarihi sunarak bu kadınları da ele almış. Her şeye rağmen şiddete, sömürüye, işgallere, erkek tahakkümüne, emperyalist sömürgeciliğine karşı direnen Arap kadınlarını. Eğer bir kadın güçlü ve özgür olmak istiyorsa tıpkı Neval el Saadavi'nin Mısır gibi bir ülkede bu kitabı yazmak cesaretini göstermesi gibi, emniyet ve kabullenmeden gelen köle iç rahatlığını, toplumun ve otoritelerin tehdit ve saldırılarına rağmen içsel ve gerçek kişiliğini, benliğini geri kazandığı bir özgürlüğe tercih edebilmeli.
Havva'nın Saklı Yüzü
Havva'nın Saklı YüzüNevâl El-Seddavi · Ayrıntı Yayınları · 2019135 okunma
··
2 artı 1'leme
·
652 görüntüleme
нιssι∂εяυη okurunun profil resmi
Allah'ın buyruklari ile toplumun örf adet gelenek buyruklarini ayirt etmedikçe bu zulumler bitmez...Hoş gerçi önce Allah inancı olmasi lazim .Yoksa herkes kendi fikirlerini ilah edinir...
Andrey Rublyov okurunun profil resmi
Kaç tane ateist duydunuz kadınlara tecavüz eden, şiddet uygulayan. Bunun dinlisi, dinsizi yok. Bu bahsettiğim olaylarda Allah inancı olanlarca yapılan uygulamalar.
7 sonraki yanıtı göster
marie sklodowska okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme olmuş, ellerinize sağlık. Kuş örneği de beni güldürdü. :)
Eminkolnikov okurunun profil resmi
Kız çocuklarını sünnet etme olayı IŞİD'in Musul kentini ele geçirdikten sonra çokça gündeme gelmişti. Daha sonra bu devam ettikçe gündemde çokça tepkilere neden olmuştu. Evet, genel bakılırsa bu uygulama Arap ülkelerinde geçerli oluyor. Hatta radikal örgütlerin çok sık uygulamak 'istedikleri' bir başlık altında da görülebilir. Hatta not olarakta şunu diyebilirim ki, genital bölgenin dikilmesi(dul kadınlar veya lezbiyen cinsler) de en az klitorisin belli bir kısmının alınması kadar gündem dahilindeydi.
Yamtar okurunun profil resmi
Birçok Müslüman ülkede kadın sünneti yasak olsa da yine hızlı bir şekilde yapılmaya devam ediyor. İnsanlıktan çıkma hızını kesmiyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.