Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

200 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Tembellik: Hepimizin Ortak Problemi.
gencmuslumanlar.com/irade-terbiyesi... Bu kitap Genç Müslümanlar sayfasından gelen bildirimle karşıma çıktı. İsmini gördüğüm anda almam gerektiğini biliyordum. Ben de günümüzdeki çoğu insan gibi zaman yönetiminde zorlanan kurduğu düzeni sürdürebilmekte sıkıntı yaşayan biriydim. Maruz kaldığım caydırıcı etkenlere karşı savunmasızdım. Telefonuma, bilgisayarıma, arkadaşlarıma, uykuya yenik düşüyordum. Tüm bunların çözümünün ise irademi kuvvetlendirmekten geçtiğini biliyordum ancak devamlılık konusunda sıkıntı yaşıyordum. Bu süreksizlik de benim özellikle okul hayatımda inişli-çıkışlı (daha çok inişli) bir başarı çizgisine sahip olmama sebep oluyordu. Sadece eğitim hayatım değil günlük hayatımın da bir parçası haline gelmişti düzensizlik. Buna bir "dur!"demeliydim. Yaşayacak bir hayatımız var, bunu değerli ve eksikliği fark edilecek kadar iyi kılmak Müslüman olarak bizim görevimizdi. İşte hayatımı bambaşka bir yöne çevirdi, dediğim tecrübeleri de tam da bu dönemde yaşadım, iyi ki de yaşadım. Hayatımın başarısızlık anlamında "en dibi gördüm.." dediğim bir döneminde irademle ilgili, kendimle ilgili birçok şeyi keşfettiğimi fark ettim. Bu dönem beni, çoğu bu kitapta da bahsedilen konularda eğitmişti. Kitapta rastladığım bu cümle aynı sebepten, yüzümde bir tebessüme neden oldu: "Hayatta mutlak başarı her zaman söz konusu değilse de mücadelenin sonunda kalbin rahatlaması başarı adına kâfidir." #51635917 Elde ettiğim başarısızlıklardan çok, kalbimin bu şekilde rahatlamasını ne denli özlediğimi ancak bu hissi yeniden yaşadığımda anlayabildim. Kendime yaptığım en büyük kötülük sanırım emek vermeyi bırakarak kendimi mahrum ettiğim bu huzurdu. "Psikolojide basit bir kuram der ki; aşırıya kaçılmadığı takdirde tüm çalışmalar mutluluk verir." #52133737 Tembellikte zirve yaptığım dönemlerde, etrafımda gördüğüm çalışkan insanların hayattan keyif almadıklarını düşünürdüm. "Bu kadar çalışmanın manası var mı gerçekten? diye alaya alırdım kendimce onları. Asıl alaya alınması gereken benim "yapmadıklarım "iken. Bunu acı bir yoldan öğrenmiş olsam da yazarın da dediği gibi: "Yaşadığımı hissediyorum diye tabir edilen duyguyu sadece çalışmayı alışkanlık haline getirerek elde edebiliriz. Bu ise çalışma isteğini dörde katlar ve tembel bundan haberdar değildir." Gerçekten de habersizdim daha doğrusu unutmuştum, unutturulmuştum. Kitapta üstüne basa basa bahsedilen bir nokta da üniversite ortamının bir genç için ne kadar tehlikeli olabileceğiydi. Üniversiteye "özgür" (!) olma arzusuyla gelen gençlere kısa bir uyarıda bulunmak isterim. Eğlence, arkadaşlar, gece gezmeleri, size ne yapmanız gerektiğini söyleyen ebeveynlerin olmayışı, kendi kararlarınızı verebiliyor oluşunuz... Bunları doğru yönlendiremez ve kontrol edemezseniz, söylemeliyim ki sizi üniversitede bekleyen tek şey zihinsel, duygusal, fiziksel olarak bir yıkımdır. Hemen olmaz ama zamanla, tükendiğinizi hissedeceksiniz: "Tekrar tekrar söylemekten gocunmadan parayı, zamanı aptalca harcadığımızı ve ardından da zihnin boşuna yorulduğunu bilelim. Kaçırdığımız gerçek zevkleri, gezebileceğimiz müzeleri, okuduğumuzda bize muhteşem fikirler katacak kitapları düşünelim; zekice sohbetleri, arkadaşlarla güzelim yürüyüşleri unutmayalım. Zevk-ü sefayı takip edene düşense mutsuzluk, mutsuzlukların da en acısı olsa gerek..." #51636545 Çevremdeki insanlar çoğunlukla bana -yeni bana- "bu kadar çalışmaya gerek yok, son iki hafta çalışsan aynı notu alırsın zaten" şeklinde eleştirilerde bulunuyor. Ya da sadece ders çalışmak değil, aslında meslek hayatınız dışında bir alana yöneldiğinizde, herhangi bir konuda kendinizi geliştirmeye çalıştığınızda, daha iyi olmak istediğinizde çevrenizden bu türden tepkiler alıyorsunuz, "Ne gerek var ki bu kadar okumaya? Ne gerek var o dili öğrenmeye, o kursa gitmeye? Bu sana nerede lazım olacak?" gibi sorular yöneltiyorlar. Haksız da sayılmazlar... Bir zamanlar biz de sevmediğimiz derslerin hocalarına "Hocam biz şimdi bunu niye öğreniyoruz, nerede kullanıcaz? İntegral iyi hoş da neye yarıyor?" diye sormuyor muyduk? Bilginin değerini onu günlük yaşamda kullanıp kullanamadığımıza göre belirliyorduk ya da doğrudan bir çıkar bekliyorduk öğrendiğimiz her şeyden. Öğrenme işini tamamladığımızda da (!) boş işlerimize koşuyorduk: Molalar. Kitapta değinilen bir diğer nokta da mola verme usulü. Zihnimizi nasıl dinlendiririz? Zihin ancak başka bir işle meşgul olursa tam anlamıyla dinlenebilir. Ama ben bunu bu kitaptan öğrenmedim. İnşirâh suresinin 7. ayetinin meâlini bilen kişilere de yeni bir yöntem gibi gelmeyecektir: "Şu halde, bir zorluğu aştığında yılma, başka bir işe giriş!" Bu yöntem, kullarını kullarından daha iyi tanıyan Er-Rahman ile Kur'an aracılığıyla yıllaar yıllaaar evvel bildirilmiştir. Tabi biz Kur'an'ın Müslümanın günlük hayatını düzenliyor olduğu gerçeğini bir türlü idrak edemeyip anlamadan okuyup yaşamaya devam etsek de... (Ölülerin arkasından okumaya devam.) Bir işi yaparken ve bitirdikten sonraki tavrımız: "Sen işi yor, iş seni değil. Her zorluğun beraberindeki kolaylığı gör ve tatil değil tebdil (değiştirme) yaparak bir başka işle dinlen." tavrı olmalıdır. (https://1000kitap.com/yazar/Mustafa-Islamoglu) Aynı insanların yaşça daha küçük versiyonları okul hayatlarının başındayken faydalı çabayı hor görmeyi bir sonraki aşamaya taşıyıp bu çabayı gösteren insanlara "inek" lakabını takmışlardır. Buradan eski ben'e ve bu lakabı kullanmayı adet haline getirmiş öğrenci arkadaşlara sesleniyorum: Aklı kullanmak inek veya herhangi bir canlıya emredilmemiştir, İNSAN DIŞINDA. "Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan (gerçeği görmeyen) sağırlar, dilsizlerdir." (Enfâl,22) "Dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibarettir. Şüphesiz ahiret yurdu korkup sakınanlar için daha hayırlıdır. Akletmez misiniz? (En'âm,32) Günlük kullanımda yaygın olan, sıradanlaşmış, dizilerde espri mahiyetinde geçen, ilkokula giden çocukların diline anında yerleşebilen bu sıfata (!) bir de bu bilinçle yaklaşırsak bir şeyler değişir diye düşünüyorum. Bu türden insanların bir diğer özelliği de kendi yaptıklarının yani "boş yapmanın" "hayatı yaşamanın (!)" aslında normal olan olduğuna kendilerini inandırmış olmalarıdır. Kendilerinden o kadar emin konuşurlar ki bazen siz şüpheye düşersiniz, "Acaba hayatımı yaşamıyor muyum?" dersiniz. Yaptığınız işe duyduğunuz motivasyonunuz eksilir. Bununla nasıl başa çıkabileceğimi çözememiştim ki kitapta bizi geriye çekmeye çalışan, çabamızı kendilerince değersiz göstermeye çalışan böyle insanlara karşı tutumumuzun nasıl olması gerektiğini anlatan o cümleye rast geldim: "Onlarla konuşurken ruh sağlığı doktorunun aklı yerinde olmayan hastasını dinlediği zaman söylenene çok fazla inanmaması gibi dinlemelidir."
İlber Ortaylı
İlber Ortaylı
'nın
Bir Ömür Nasıl Yaşanır?
Bir Ömür Nasıl Yaşanır?
kitabını okuyup da "Bu ömür cidden nasıl yaşanıyor? Yolu yöntemi yok mu?" gibi soruları siz de sorduysanız bu kitabı okuduğunuzda cevapları muhtemelen bulabileceksiniz. Hem zihinsel hem duygusal hem fiziksel olarak dürtülerimize, arzularımıza, tembel olma eğilimimize nasıl karşı koyabileceğimiz ayrıntılı bir şekilde anlatılmış. Özellikle sınava hazırlanan,üniversiteye gitmeye hazırlanan ve hal-i hazırda üniversitede okuyan arkadaşların bu kitaba göz atmasını sevgiyle tavsiye ediyorum. Bu dönemlerde insanın kendini eğitmesi, disiplin kazanması, edindiği yetenekler, biriktirdiği anılar ömrüne yansıyacaktır: "Yirmili yaşlarda yapılan bu seyahatlerin ilerleyen yaşlarda, sıkıntılı günlerde ne denli güzel hatıralar olarak canlanacağını bilmekte fayda var. Kaçırdıklarımızın arasına paha biçilmez, satın alınamayan güzel sanatları, seyahati vs. uzun kış gecelerinin gerçek hayat dostları olan kitapları, heykelleri, tabloları da ekleyelim." #51636766 Kitapla ilgili, hayatla ilgili söylenebilecek daha çok söz var. Ben kitaptan çok beğendiğim bir alıntı ile yazımı burada noktalıyorum: "Yüzyılımızda hedefimizi dış dünyayı keşfe ayırdık. Bu keşifler şehvet ve arzularımızın kabarmasına ve sonuç olarak da daha fazla endişeye, sarsıntıya ve üzüntüye sebep oldu. Çünkü dış dünyayı keşfederken iç dünyamızdan olduk. Asıl önemli olan mutluluk kaynağımız zihnî mutlulukları bir kenara bıraktık." Bizlerin, fiziken, kalben ve zihnen mutlu olan insanlardan olabilmemiz duasıyla... Selametle.
İrade Terbiyesi
İrade TerbiyesiJules Payot · Ediz Yayınevi · 201828,7bin okunma
··
2.801 görüntüleme
Mustafa Diyar okurunun profil resmi
Öncelikle kaleminize sağlık, farklı ve güzel bir yazı okudum. Yalnız şunu söylemek gerekirse üniversiteye yollanan öğrencilere her şey söylenir, bir tek Allah'ın emir ve yasakları söylenmez. Gidip oraya boş vakitlerinde sakin kafayla tövbe et, denmez. Siz değindiniz diye söylüyorum. Şunu da açmak niyetindeyim: "İnşirah:(7-8) Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul ve yalnız Rabbine yönel." Ordaki kasıt psikolojik olarak boşluğa düşmemektir. Ve en güzel hangi şeyle doldurmaktır(yani Allah ile içimizi doldurmak)'ın cevabı. Zaten tembellikten ziyade boşluk, karanlığın her şeyi örttüğü gibi ruhları da kendi rengiyle siler. Burdaki mesele farklıdır.
Şerife okurunun profil resmi
Değerli yorumunuz için ben teşekkür ederim.🌸 İnşirah suresiyle ilgili paylaşımınıza da katılıyorum; boşluğu Lâyık Olan ile doldurma bilincimiz olmadığında onu bizim yerimize dolduracak insanlara ya da materyallere kapı açmış oluyoruz maalesef. Farkında olarak ya da olmayarak zihnimize,kalbimize boca ettiğiklerimiz de ya ruhumuza kendi rengini veriyor yahut sizin dediğiniz gibi bizim renklerimizin üzerini örtüyor. Allah bizi bundan korusun.
2 sonraki yanıtı göster
Maysa okurunun profil resmi
Elinize yüreğinize sağlık güzel bir inceleme olmuş kitabı okurken hissettiğim düşündüğüm duygularıma tercüman oldunuz. Kitaptaki çoğu bilgi bir muslumanin bildiği şeyler öyle güzel toparlanmis ki herkese hitap ediyor
Şerife okurunun profil resmi
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim. 🌸 Müslümanlar olarak biliyoruz ama pratikte sıkıntı yaşıyoruz ne yazık ki. Yazarın Müslüman olup olmadığını bilmiyorum ama böyle bir bilince erişmesi, bunu bu kadar net, ayrıntılı ve gençlere ulaşabilir bir dille yazmış olması gerçekten takdir edilesi. Gönül isterdi ki bu konuya bir de Kuran bakış açısıyla yaklasan kitaplarımız olsa, tadından yenmezdi o zaman. İslam'ı hayatımıza bi' taşıyabilsek biz de neler başaracağız da işte... Allah örneklik teşkil edecek, güzel eserler bırakabileceğimiz, bilinçli bir ömür geçirmeyi nasip etsin inşallah bizlere. 🌸
Hüda Nur okurunun profil resmi
Kitabın tam ortasından konusmussunuz tebrik ediyorum👌
Şerife okurunun profil resmi
teşekkür ederim :)
Edanur okurunun profil resmi
Kitabı şu anda okuyorum. Henüz 45 sayfadayım ama cümleler bana çok karmaşık geliyor. Devam etmeli miyim sizce?
Şerife okurunun profil resmi
Merhaba, ben kitabı çok beğenerek okumuştum. Bu sebeple devam etmenizi tavsiye ederim ancak eğer şu an kitaptan verim alamıyorsanız başka bir vakit okumayı tekrar deneyebilirsiniz. Bazı kitapların zamanı var, o zaman geldiğinde daha kıymetli oluyorlar. Kendi adıma ders çıkardığım çok yer oldu, karmaşık gelen cümleler içinde o güzel öğütleri kaçırmanızı istemem. Bereketli okumalar dilerim. 🌿
Rukiye okurunun profil resmi
Harika bir inceleme olmuş,duygularıma tercüman olmuşsunuz👏
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.