Gönderi

SÜVEYŞ KANALININ ÖNEMİ
Süveyş Kanalı’na yapılacak bir taarruz İngiliz imparatorluğu için ölümcül bir tehdit teşkil etmekteydi. “Süveyş Kanalı’nı aşan bir düşman kuvveti düşüncesi savaşın başlangıcından beri İngiliz liderlerin temel kaygılarından biri olmuştu.”Süveyş Kanalı üzerindeki kontrolü muhafaza etmek sadece stratejik bir zorunluluk değil, aynı zamanda, pratik konuşacak olursak, Hindistan’dan, Avustralya’dan ve Yeni Zelanda’dan gelecek imparatorluk askerlerinin Avrupa’daki cephelere ulaşımı için kritik bir yoldu. Dolayısıyla Osmanlıların 1914 sonbaharında savaşa girmesi, İngilizlerin bu su yolu ve Mısır’ın kendisi üzerindeki kontrolleri açısından potansiyel bir tehditti. Asker sayısı 88.000’i bulan bir Osmanlı kuvvetine ilişkin Londra’ya ulaşan raporlar Mısır’daki İngiliz garnizonunun takviye edilmesine neden oldu. Fakat Batı Cephesi’ne verilen öncelik nedeniyle, Mısır’daki İngiliz kuvvetlerine savunmaya yönelik pozisyon almaları emredildi. Çölden neyin çıkabileceğinden korkan İngilizler, kuvvetlerini Sina’dan Süveyş Kanalı çevresindeki bir savunma hattına çekip siper kazarak beklemeye koyuldular. Osmanlıların Kanal Harekâtı, savaşın erken dönemlerindeki Osmanlı planlarına karakterini veren cüretkâr, kimilerine göre ise tedbirsiz hücumlarla benzerlikler göstermiştir. Sina Çölü’nü geçmeye yönelik harekât, belki de kışın ortasında Sarıkamış’ın karlı dağlarını geçerek ilerlemeye yönelik harekâttan bile daha olasılıksızdı (Sarıkamış Harekâtı, tesadüfen de olsa, genellikle bilindiğinden daha çok başarıya yaklaşmıştı). Plan ne denli cesur olursa olsun, Cemal Paşa henüz Suriye’ye varmadan evvel, kayda değer hazırlıkların yapılmış olduğu açıktır. Bu hazırlıklar Kanal boyunca yapılacak tahribat işlemleri için gerekenlerin tedarikini, su yolunun geçilmesi için dubalar taşıyan önemli bir müfrezenin çölün öteki ucuna gönderilmesini, harekâtı desteklemek ve eğer mümkünse İngiliz işgaline karşı topyekûn bir ayaklanma kışkırtmak için özel ajanların Mısır’a sokulmasını içeriyordu. Bu sürece ciddi ölçüde müdahil olan Eşref, Kanal Harekâtı’na hazırlanması için kendisine henüz 23 Ağustos 1914’te gayri resmî emirler verildiğini not düşmüştür. Osmanlıların gizli yazışmaları Eşref ’in 1914 Eylül sonu ile Ekim başı arasındaki bir vakitte Şam’da olduğuna işaret etmektedir. Eşref hâlihazırda Kanal Harekâtı için bir “seyyar” müfrezenin donatılması ve silahlandırılmasına nezaret ediyordu ve İstanbul’daki Teşkilat-ı Mahsusa karargâhında bulunan Süleyman Askerî’yle iletişim hâlindeydi. Şam’da bulunan Cemal Paşa Osmanlı sefer kuvvetinin Sina Çölü’nde karşılaşacağı lojistik sorunların gayet farkındaydı. Nihayetinde İstanbul’dan Suriye’ye ulaşmak bile iki haftasını almıştı. Yolculuğu ana demiryolu hattındaki büyük boşluklar sebebiyle uzun sürmüştü; demiryolu inşa süreci devam etmekteydi ve 1918’e kadar tamamlanmayacaktı ki bu, imparatorluğun savaşa hazırlıksız oluşunun bir başka göstergesiydi. Zaman zaman demiryolundan ayrılmak ve seyahatine otomobille devam etmek durumunda kalmıştı. Karayolunun bulunmadığı yerlerde ise “rayların on beş – yirmi metrelik bir mesafe boyunca boşlukta asılı durduğu ve başka yerlerde su altında kaldığı” bazı kısımları yük arabasıyla geçmeye mecbur olmuştu. Cemal Paşa, asker ve malzemeleri Sina Çölü’nden geçirmeye yönelik herhangi bir teşebbüsün son derece güç olacağını biliyor olmalıydı.
·
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.