Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

214 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
"Hâkimiyet, bilâ kaydü şart Milletindir."
13 Ocak 1921 Tarihinde, Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa yaptığı konuşmanın sonunu şöyle bağlayacaktır, “…(Namık) Kemal demiştir ki: ‘Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini, Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini' İşte bu kürsünden bu meclisin başkanı sıfatıyla meclisi oluşturan bütün üyelerin her biri adına ve bütün millet adına diyorum ki: ‘Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.” Ve bulmuştur da! * ÖNEMLİ!!! Spoiler yoktur, hakikat vardır. Sana Spoiler gelen bize hakikattır. Tarihin Spoiler’ı olmaz. * Milli Mücadeleyi anlamak için birkaç sayfada özetlenen metinler yetmez. Kazanılan savaşları tarihleriyle bilmek yetmez, düşman denize döküldü demek yetmez, ülke işgal altında kurtuldu, Cumhuriyet kuruldu demek yetmez… Atatürk’ten birkaç söz paylaşmak hiç yetmez… Neden yetmez? Yakup Kadri Karaosmanoğlu bu romanda çok iyi anlatmış… Osmanlı’nın köylüye bakışı nedir? Köylünün hayata bakışı nedir? Tarihi yargılamak başkadır, tarihin insana sunmuş olduğu yaşamı okuyup irdelemek başkadır. Tamamen cahil bırakılmış bir halktan nasıl oldu da millet yaratıldı? Köylü kendi kaderine bırakılmış, eğitilmemiş, din ile korkutulmuş ve kandırılmış, hayatlarının el etek öpmek olduğu telakki edilerek, ne sunulursa kabul etmeleri sağlanmış. Geçmişi anarken, bazı şeyleri atlıyor ve karıştırıyoruz. Sanıyoruz ki her şey güllük gülistanlıktı, sanıyoruz ki okuduğumuz şeyler hızlıca olmuş ve paramparça edilen eski imparatorluk yıkılmış, yerine Modern Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş. Öyle mi olmuş cidden? Bu kadar çabuk mu gelişmiş her şey? Bunun öyle olma ihtimali nedir ki? İnsanların yaşadığı fakirlik nerededir, çektikleri çile nerededir, hem saray tarafından hem de toprakları işgal edenler tarafından uğradıkları hem maddi hem de manevi tecavüzler (Başkasının hakkına el uzatma) nerededir? Çıplak ayaklı bu köylüler bu makûs tarihin neresindedir? Vatanı savunmak için cepheye koşanla, cepheye gitmeyenler nerededir? Kendi talihini yazacak ve yazmış olan, bilerek ölüme giden insanlarımız nerededir, cepheden kaçan asker kaçakları nerededir? Milli Mücadeleye destek verenler ile, İşgal devletlerine kul olanlar, köle olanlar nerededir? O yüzdendir ki Yakup Kadri romanına şöyle bir diyalog eklememiş midir? — Biliyorum beyim sen de onlardansın emme. — Onlar kim? — Aha, Kemal Paşa'dan yana olanlar... "İnsan TÜRK olur da, nasıl KEMAL PAŞA'dan yana olmaz?" #58807064 Evet, sanıyoruz ki herkes kurtuluş için, bağımsızlık için mücadele verdi, sanıyoruz ki her şey bir oldu bitti ile halloldu. Böyle sanıyorsanız eğer, çok büyük yanılgılar içindesinizdir. Milli Mücadeleyi anlamak istiyorsanız, en iyisi dönemin gazetelerine bakmanız, arşivleri didik didik etmeniz gerekir. İşte orada göreceksiniz ak ile karayı, işte orada göreceksiniz dönemin vatanseverlerini ve dansözlerini. Şimdi ad vermesem ve desem ki, ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak için başlatılan davanın aksine, İngiliz mi, Amerikan Mandasını mı seçsek diyenler, işgal devletlerine el açanlar, polisini, jandarmasını İngilizlerin komutasına bırakanlar, Milli Mücadele karşıtı “İngiliz Muhipler Cemiyetini” kuranlar, kurdurtanlar, “Hilafet Ordusu” ile Kemal Paşadan yana olanlara savaş açanlar, isyanlar tertip edip, milli mücadele kahramanlarını linç edenler, İngiliz uçaklarından Kemal Paşa karşıtı bildiriler attıranlar, savaşmak yerine, savunmak yerine, sığınmacı olup el etek öpenler… SİZCE BUNLAR HAİN MİDİR, DEĞİL MİDİR? İSİM VERMEDİM, YANITI SİZİNLE OLSUN! “Ahmaklar, memleketi Amerikan mandasına, İngiliz himayesine terk etmekle kurtulacak sanıyorlar. Kendi rahatlarını temin etmek için bir vatanı ve tarih boyunca devam edip gelen Türk istiklalini feda ediyorlar!” Yıl 1919! * Yakup Kadri köy ve köylünün geri kalmışlığının eleştirisini yaparken, asıl suçluyu da bulmaya çalışmış, bize tokat gibi tespitler yapmıştır. Demiştir ki; “Bunun sebebi, Türk aydını gene, sensin! Bu viran ülke ve bu yoksul insan kitlesi için ne yaptın? Yıllarca onun kanını emdikten ve onu bir posa halinde katı toprak üstüne attıktan sonra, şimdi de gelip ondan tiksinmek hakkını kendinde buluyorsun." “Anadolu halkının bir ruhu vardı; nüfuz edemedin. Bir kafası vardı; aydınlatamadın. Bir vücudu vardı; besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprak vardı; işletemedin. Onu, hayvanî duyguların, cehaletin, yoksulluğun ve kıtlığın elinde bıraktın. O, katı toprakla kuru göğün arasında bir yabanî ot gibi bitti. Şimdi elinde orak, buraya hasada gelmişsin! Ne ektin ki, ne biçeceksin?..” Ve devam etmiş; “Eğer bilmiyorlarsa kabahat kimin? Kabahat benimdir. Kabahat, ey bu satırları heyecanla okuyacak arkadaş, senindir. Sen ve ben onları, yüzyıllardan beri bu yalçın tabiatın göbeğinde, herkesten, her şeyden ve her türlü yaşamak şevkinden yoksun bir avuç kazazede halinde bırakmışız. Açlık, hastalık ve kimsesizlik bunların etrafını çevirmiştir. Ve cehalet denilen zifirî karanlık içinde, ruhları her yanından örtülü bir zindanda gibi mahpus kalmıştır.” Bilmeyenin suçu nedir? Ulaşımın olmadığı, şehir ile köy arasında uçurumun olduğu bu düzende suç kimindir? Bahsettiğimiz dönemler 1900’lerin henüz başlarıdır. Sanmayın ki, Cumhuriyet bütün her şeye yetişmiş ve düzeltmiştir. Hayır, öyle bir şey mümkün mü? Asırlardır uygarlıktan bağı kopmuş köylü, on beş yılda kendine gelebilir miydi? Hayır gelemezdi. Cumhuriyet bunun temellerini atmıştır. Mustafa Kemal, Atatürk olmadan önce asıl meseleyi işaret etmiş ve EĞİTİMİ, KÖY ve KÖYLÜYÜ ilk hedefi olarak önüne koymuş bu uğurda cephede çalışmaya başlamıştır. Yeri gelmişken söyleyeyim. Yanlış bilinen bir sözü düzeltelim. “KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR” dememiştir Atatürk, demiştir ki ”Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanmış ve lâyık olan köylüdür. Diyebilirim ki, bugünkü felâket ve yoksulluğun tek sebebi bu gerçeği görememiş olmamızdır. Gerçekten, yedi yüzyıldan beri dünyanın çeşitli taraflarına göndererek kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarında bıraktığımız ve yedi yüzyıldan beri emeklerini ellerinden alıp savurganlık ettiğimiz ve bunun karşılığında daima küçük ve hor görerek karşılık verdiğimiz ve bunca özveri ve iyiliklerine karşı nankörlük, küstahlık, zorbalıkla uşak derecesine indirmek istediğimiz bu gerçek sahibin huzurunda tam bir utanç ve saygı ile gerçek yerimizi alalım. Efendiler! Milletimiz çiftçidir. Milletin çiftçilikteki çalışmasını yeni ekonomik önlemlerle son dereceye eriştirmeliyiz. Köylünün çalışmasının sonuçları ve verimlerini, kendi yararı lehine son dereceye çıkarmak, ekonomik siyasetimizin temel ruhudur.” 1922 (Atatürk’ün S.D.l, s. 219) 1922 yılında söylediği bu söz ve sözler, devam eden yıllarda “Köylü Milletin Efendisidir” olarak lanse edilmiştir. Bu yanlıştır, çalışmayan, üretmeyen köylü nasıl ola ki, bir toplumun, bir milletin efendisi olsun? Mustafa Kemal’in demek istediği şey, bu toplumu kalkındıran, sofrasına ekmek getiren, onu besleyen, ülkesini kalkındıran, çiftçilik yapan, tarlasını süren, biçen, döven köylüdür. Bu köylünün elbette başımızın üzerinde yeri vardır, tabi ki, milletin efendisi konumunda olacaktır. Bizler yani sürekli tüketenler, bunu yapan köylünün yanında neyiz ki? Ne üretebilmişizdir ki, bir ağaç bile yetiştirebilmiş miyizdir? Kökten başlayan bu silsile, tabi ki akıl ve bilimle birleşip, büyük beyinler ve dehalar çıkarmıştır. İşte yine tüketmek değil, üretmekten gelmiştir. * Yaban; köy ve köylünün yaşayış, düşünüş ve hayata bakışına çok önemli bir kapı açmaktadır. Bu kapıdan içeri girdiğinizde, hayal ettiğiniz köylü ile karşılaşmayacaksınız. Özellikle üreten köylü ile hiç karşılaşmayacaksınız. Yokluk içinde yaşayan, dünyadan bir haber olan, okuma yazma nedir bilmeyen, çeşitli şeyh ve şık bozuntularının lafları ile kandırılan, manipüle edilen insan topluluğu ile karşılaşacaksınız. Bu konuları “Unutulmaz Köy Enstitüleri” #45307043 ve “Bizim Köy” #58108075 kitaplarına yapmış olduğum incelemelerle derinlemesine inceledim. Sürekli aynı şeyleri yazmamak adına tekrar etmek istemiyorum. Şunu iyi anlamak gerekir ve iyi anlayınız, kul olan bir topluluktan millet ortaya çıkartılmıştır. Bu millet kimsenin kulu ya da kölesi değildir. Bağımsızlık savaşını vermiş ve yıllarca süren savaş neticesinde Emperyalistleri derin sulara gömmüştür. Ne masa başında ne de cephede yenilmemiş, taviz vermemiştir. Birinci dünya harbinde yenilip, yenilgiye baş kaldıran ve önüne konulan SEVR paçavrasını yırtıp atan tek millettir. Bu yolda baş olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ve sevgiyle anıyor, bize bıraktığı en büyük eseri olan “Türkiye Cumhuriyeti”ne ve ilkelerine olan bağlılığımı bir kez daha tekrar etmek istiyorum. * Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun etkilendiği yazarlar ve felsefeciler bütün eserlerine sirayet etmiş gözüküyor. Kullandığı dil ve göstermek istediği şeyler kabına sığmıyor. Bazı yerler, dönemin çok ilerisinden yazılmış ve beyan edilmiş fikirlerdir. Akılcılığını, yaşadıkları ile harmanlayıp muazzam eserler ortaya çıkardığı muhakkak. Milli Mücadele ve Cumhuriyet döneminin en sevdiğim gazeteci ve yazarları, Falih Rıfkı Atay ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nu bizlere sundukları eserler, yazdıkları yazılar ve en başta Milli Mücadele ve Mustafa Kemal Paşa’ya olan inançlarını hiç kaybetmedikleri için sevgi ve saygıyla anıyorum. Bu, Köy - Köylü ve Kurtuluş panoramasını mutlaka okuyunuz. Ve ÖNEMLİ NOT! Döneminde yapılan bazı eleştirilere veyahut birilerinden duyduğunuz dedikodulara inanmayınız, roman katiyen köylüyü aşağılamamaktadır, yukarıda verdiğim alıntı örneklerinde de bunun bariz açıklaması vardır. İncelemenin başlığı neden mi “Hâkimiyet, bilâ kaydü şart Milletindir.” Çünkü milletin kaderi, yine milletin elindedir. Devir değişir, sistemler güncellenir ama insan düşünmeyi bıraktığında yine kul olmaya başlar. Köylüsü, şehirlisi fark etmez, bağımsızlık kimseye altın tepside sunulmadı, kazanıldı. Bunun nasıl kazanıldığını bilmek, elinde var olanı korumak ve sömürülmemek yine insanın elindedir. Tersini yapıyorsan, hayattan ve bağımsızlıktan hiçbir şey anlamamışsın demektir. Sağlıcakla…
Yaban
YabanYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 202144,2bin okunma
··
363 görüntüleme
Ebru Ince okurunun profil resmi
Henüz hiç okumadıģım bir adam Yakup bey :)) bu sebeple,bu yıl içerisinde 12 Yerli yazar etkinliğine dahil ettim kendisini "Yaban" da dahil bir kaç kitabını daha okuyacağım .. Yine "heyecanlı " bir inceleme olmuş :) emeklerine sağlık ..
Murat Ç okurunun profil resmi
Hayda, sen YKK okumadın mı? https://1000kitap.com/Nordavind ne diyor bu duruma? :) Ben de bir ay içinde iki kitabını okudum ve diyebilirim ki, Yakup Kadri'nin dil, uslüp ve konuları ele alış biçimi muazzam. Okurken kimi okuyorum diyorsun, yabancı bir yazar mı okuyorum yoksa? Keyifle okuyacağını düşünüyorum. Diğer kitaplarını da yıl içinde okuyacağım. Aldım tadını bırakmam. Falih Rıfkı da oku yahu. Hep Rus hep Rus aaaa... Bu konularda heyecanım hiç kaybolmuyor, kaybolmasında... Teşekkür ederim abla.
20 sonraki yanıtı göster
Tayfun Turan okurunun profil resmi
Kemal Paşa'dan yana olanlarız. Çok güzel bir inceleme Murat abi, kalemine sağlık. :)
Murat Ç okurunun profil resmi
Teşekkür ederim kardeşim. Tabi ki Kemal Paşa'dan yana olanlardanız! :)
Ayşe* okurunun profil resmi
YKK’nın okuduğum tek kitabı Yaban ve senin gibi ben de kitabı çok beğendim, hatta köylüye üstten bakıyor yorumlarını sonradan görmüştüm, okurken hiç hissetmedim. Yapılan yorumlara baktığımda YKK’yı yakından tanıyan çevrenin onun şahsına yönelik bu iddialarda bulunduğunu okudum bende. Yani ülke kurtuluş mücadelesi verirken, karanlığa ışık olmaya çalışanı elbet herkes söndürmek isteyecektir, cumhuriyetin kuruluşuna giden yol çok engebelidir bu yüzden. Ağzına sağlık, güzel kitaba güzel inceleme :)
Murat Ç okurunun profil resmi
Açıkçası eleştirileri bilmesem öyle bir düşünce aklıma bile gelmezdi. Çok daha ağır köy ve köylü eleştirisi yapılan kitaplar var. Sadece dönemde bu tarz bir bakış açısı yok olsa gerek, tüm tantana bundan ibaret. Cumhuriyet'in Kuruluş evresinin içine girdikçe her engebe Ağrı Dağı zirvesi gibi duruyor. Aşmak için sarf edilen çabanın büyüklüğü her seferinde beni şaşkınlık içinde bırakıyor. Teşekkür ederim güzel yorumun için. :) YKK okumaya devam et bence, ben devam edeceğim. Adam yazmış. :)
2 sonraki yanıtı göster
Sezen B. okurunun profil resmi
Eline sağlık Murat, yine dört dörtlük bir inceleme olmuş. :) Kitabı okuyan biri olarak Y.K.K'na burada köylüyü küçük gördüğü eleştirisi yapanların ya kıt zekalı ya da çamur at izi kalsın mahiyetinde zaten okuyan kesim az, okumayanları bu sözlerle kışkırtmak amacını gütmüş olduklarını düşünüyorum. Asıl suçlu olan 'biz aydınlar' diye adam açık açık yazmış, daha ne yapsın! Tekrar emeğine sağlık. :)
Murat Ç okurunun profil resmi
Çamur at izi kalsın çok yerinde bir söz bence. Çünkü başka mantıklı bir açıklaması yok. Eh birde o dönem Milli Mücadele karşıtı olanların tenkitleri var ise zaten şaşırmayız. :)) Özellikle Aydın gözüyle yazdığı romanda en çok aydın kisvesi altında köylüye uzak olan elitleri eleştiriyor. Köylünün tabi ki suçu var ama aydın denen o çok aydınlanmış beyinlerin yok mu? İşte tam o noktada harika tespitler yapıyor zaten. Ben teşekkür ederim, okuduğum ve yorumladığın için.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.