Gönderi

Sevimli bir aşk hikayesi
"allah senin belanı versin kadın!" diye bağırdım yataktan. "allah canını alsın, ne yaptın?" "bir gece kırık şişe ile denedim. beni beğenmiyor musun artık? beni güzel bulmuyor musun?" yatağa çekip öptüm onu. beni ittikten sonra güldü. "bazı müşteriler on doları verdikten sonra yarayı görüp vazgeçiyorlar. onluk ben de kalıyor. matrak değil mi?" "evet,çok matrak," dedim, "gülmekten kırılacağım... cass, deli kancık, seviyorum seni...kendine zarar vermekten vazgeç; hayatımda senin kadar hayat dolu bir kadın tanımadım." yine öpüştük. sessizce ağlıyordu. gözyaşlarını duydum. siyah saçları ölüm bayrağı gibi yayılmıştı yatağa. ağır, duygulu, güzel bir sevişme tutturduk. sabah cass kalkıp kahvaltı hazırladı. huzurlu, mutlu görünüyordu. bir şarkı mırıldandı. yatakta kalıp onu seyrettim. sonra gelip beni sarstı. "kalk artık, domuz! yüzüne ve çüküne soğuk su serp, sonra da kahvaltıya gel." sahile götürdüm onu o gün. yaz henüz yeni başlamıştı, hafta sonuydu, tenhaydı sahil. harikuladeydi. berduşlar paçavraları ile kuma uzanmışlardı. bazıları taş banklara oturmuş şişeyi paylaşıyorlardı. martılar telaşsız ve aptal uçuşlarındaydılar. yetmişlik-seksenlik karılar kocaları öldükten sonra kendilerine kalacak evleri satıp satmamayı tartışıyorlardı. her şeye rağmen huzur vardı havada. denize doğru yürüdük. çok az konuşarak. mutluyduk birlikte. iki sandviç, biraz cips ve içecek bir şeyler aldım. kuma uzanıp atıştırdık. birbirimize sarılıp uyuduk bir süre. sevişmekten bile güzeldi sanki. gerilimsiz bir birlikte akış. uyandıktan bir süre sonra eve döndük. yemek pişirdim. yemekten sonra birlikte oturmayı teklif ettim. bir şey söylemeden uzun uzun baktı bana. sonra yumuşak bir sesle "olmaz," dedi. onu bara bıraktım, çıkmadan önce eline bir içki tutuşturdum. bir ambalaj fabrikasında iş buldum.hafta öyle geçti. dışarı çıkamayacak kadar yorgun oluyordum, ama cuma gecesi batı yakası'na gittim. oturup cass'ı bekledim. saatler geçti. barmen yanıma geldiğinde sarhoş olmak üzereydim. "kız arkadaşın için üzüldüm," dedi. "neden?" "özür dilerim. haberin yok mu?" "intihar. dün gömdüler." "gömdüler mi?" her an kapıdan girecekmiş gibi bir his vardı içimde. inanamıyordum. "kızkardeşleri kaldırdı cenazesini." "nasıl?" "gırtlağını kesmiş." "anlıyorum. içkimi tazele." kapanış saatine kadar içtim. cass. beş kızkardeşinin en güzeli. kasabanın en güzel kızı. arabayı eve sürerken düşünüyordum. "hayır," dediğinde üstelemeliydim. istemişti beni, şüphe yoktu. tembel, ilgisiz, bencilce davranmıştım. ikimizin de ölümünü haketmiştim. köpeğin tekiydim. hayır, köpeklerin ne günahı vardı? evde bir şişe şarap buldum, içtim. cass, kasabanın en güzel kızı yirmisinde öldü. dışarda götün teki klaksonuna basıp duruyordu. ısrarla. şişeyi fırlatıp avazım çıktığı kadar bağırdım. "allahın cezası orospu çocuğu! kes artık!" gece üstüme üstüme geliyordu ve yapabileceğim hiç bir şey yoktu.
·
40 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.