-İnsanlar seni görmeye geliyorlar.
Aslında seni görmeye gelmeseler onları daha çok seversin.
-Hayır.
Onları ne kadar az görürsem o kadar çok seviyorum.
-Burası özgürlükler ülkesi.
-Yaa... Hele biraz kullanmaya kalk bakalım o özgürlüğü. Cebindeki parayla ne kadar özgürlük satın alabiliyorsan o kadar özgürlük tanıyor herif sana.
dünya öğütücü ve rutin külfetleri ile saatlerimi, yıllarımı çalmış; belli oluyor, utanıyorum yılgınlığımdan; parasından değil, yılgınlığımdan, devrimcinin iyisi yoksul adamdan çıkar; ben devrimci bile değilim, yorgunum sadece...
"kuma oturup suya bakardı, her şeye zor inanılırdı suya bakınca, çin diye bir ülke olduğuna ya da abd'ye ve vietnam'a, bir zamanlar çocuk olduğuna, hayır, buna inanmak zor değildi, onu unutamazdı. bir de erkeklik çağını: çalıştığı işler ve kadınlar, sonra kadınsızlık, şimdi de işsizlik. altımışında bir berduş. bitmiş. bir hiç. bir dolar yirmi sent nakit vardı cebinde. bir haftalık kirasını ödemişti bir de. okyanus… kadınları düşündü yine. bir kaçı iyi davranmıştı ona. diğerleri kurnaz, gürültücü, biraz deli ve çok zor kadınlar olmuşlardı. odalar ve yataklar ve evler ve noeller ve işler ve şarkılar ve hastaneler ve donukluk, donuk günler ve geceler ve anlam eksikliği ve fırsat eksikliği. ve şimdi, altmış yılın karşılığı: bir dolar yirmi sent."