Bizim Âli.Normalde inceleme yapmadan önce biraz zaman geçsin isterdim. Kitabın üzerimde yarattığı subjektif hislerden kurtulmak için, kitabı sindirmek ve biraz da eleştirinin olumlu ve olumsuz yanlarını daha net ortaya koyabilmek için en fazla iki güne ihtiyaç duyardım. Fakat burda bir istisna yapmak istiyorum. Zira, daha önceleri Kürk Mantolu Madonna, yakın zamanda da Kuyucaklı Yusuf'u okuduğum ve yine daha önce Sabahattin Ali hakkında biyografik bilgiye sahip olduğum için beklemenin çok da ehemmiyeti olmayacağı fikrindeyim.
Buyrunuz:
Sabahattin Ali, çağdaşları tarafından kıskanılan(?) , zaman zaman öykücü ve romancı olduğu ikilemi içerisinde yıpratılan, Galatasaray Üniversitesi' nde devlet eleştirisi yaptığı gerekçesiyle bir dönem yasaklanmış bir zat-ı muhteremdir. Fakat edebiyatın öyle bir adalet anlayışı vardır ki aradan asırlar da geçse, size iade-i itibar yaptırır. Bu su götürmez bir gerçekliktir ve dünya edebiyatı örnekleriyle doludur.
Karakterleri gerçektir. Bu öyle bir gerçekliktir ki okulda, evde, iş yerinde hatta ve hatta sabah yüzünüzü yıkarken dahi yansımanızda kendisini gösterir. O karakterlerini ne göklere çıkarır ne de yerden yere vurur. Yeşilçam karakterlerinden biraz farklıdır diyebiliriz (!)
"Ne içindesinizdir zamanın,
Ne de büsbütün dışında; Yekpare, geniş bir anın Parçalanmaz akışında" seyreder figürleri. : )
İçimizdeki Şeytan : )
Yin & yang doktrinini bilirsiniz. Olumlu ve olumsuzun, gece ile gündüzün, iyilik ve kötülüğün evreni denge haline getirdiğini savunur. (örnekleri çoğaltabiliriz, kadın ile erkek gibi)
Sabahattin Ali, bize Yin 'i yani İçimizdeki Şeytan' ı anlatır. Aslında Yang 'ı ise Kuyucaklı Yusuf' tur (iyi olan. )
Her insanın içinde de bir şeytan vardır. Şeytandan kasıt, tabi ki dinî bir uhreviyata ait bir şey değil, daha çok genetik yazılımımızda bulunan savunma mekanizmasıdır. Çok daha net bir ifadeyle soyun devamı için o şeytan belli bir dönemde gerekliydi. Öyle anlar vardır ki vicdanınız ile kendi yararınız arasında bir tercih yapmak zorunda kalırsınız. Ya bir ömür boyu vicdanınız rahat edecektir; kendinizden vazgeçeceksinizdir ya da vicdanınızı görmezden gelip kendi yararınızı gözetmek zorunda kalacaksınız. Ya rasyonellik ya idealite (:
Şimdilerde ideal insan ya da Nietzschevari bir ifade ile üstün insan diye tarif edilen, aslında İçimizdeki Şeytan'dan arınıklık durumudur. Ben o şeytanın gerekliliğine inananlardanım. Tabi ki, İçimizdeki Meleği de unutmadan. Denge denilen şey de ikisinin de uyumlu çalışmasıdır aslında.
Spoiler içerir(!)
Tek olumsuz eleştirim ise, kocasını terk etmeyi düşünen Macide' nin mektup yazması ve pişman olup bunu cebine koyması sırasında, kocasının arkadaşını aracı olarak eve göndermesi ve Macide'yi terk etmek zorunda kaldığını söyletmesidir. Bu aslında Sabahattin Ali'nin aşırı romantik veya Türk toplumunun gelenekleri gözetilerek Macide'yi aklaması anlamına geliyor. Bu eleştiri, kalan bin olumlu tarafa gölge dahi düşürmüyor tabi ki ( :
Efendim yok akıcılık, sadelik, Edebi akım buralara hiç girmiyorum. Sabahattin Ali işte yahu, en az bir kitabını okumadıysanız, incelemeyi okuduktan sonra telefonu sessizce elinizden bırakıp, bir koşu kitapçıya ya da internetten sipariş vererek hiç bir önyargınız olmadan, ortaokul sonrası her yaştan insanın okuyabileceği lezette bir kitap ve yazardır.
Son olarak Sabahattin Ali, çağdaşları tarafından yapılan eleştirilerine çok güzel bir yanıt vermiş kahramanlarını konuşturarak. Şahsen beni çok güldürdü bu. Çok hoşuma gitti yani.
"Ömründe üç satır yazı yazmamış bir herifin mütalaaları, daha başka türlü olamaz... Sokakta ayakkabı boyayan bir çocuğun işine müdahaleyi salahiyetimiz dışında sayarız, halbuki biz sanatkârların işine burnumuzu sokmayı en tabii hakkımız addederiz... Çizmeden yukarı çıkmak, bizim "yarı münevverler" in en bariz vasfıdır!..”
Yarı münevverler. : )
Kesinlikle Üstad. Çok yaşa dicem de yaşıyorsun zaten içimizde.
Velhasıl kelam, Sabahattin Ali. Aslında Âli. İyi ki varmış. Bir oturuşta 200 sayfa su içtim. Okuyunuz, okutunuz. Hele ki adam akıllı biyografisini de buldunuz mu yeme de yanında yat.
~~Kitapla kalınız ~~