Gönderi

"5.5 yaşında olacaktım.. Bir cuma günü de babam beni başka bir camiye götürdü. Öğle namazından sonra bir adam Kuran okudu. Çok güzel okumuş. Babam o adamla tanıştı, bizim eve getirdi. Adı: Galip, Ali Galip. Benim Galip Amcam oldu. Galip Amcam bir roman: Arapça, Farsça, Fransızca ve yüksek matematik bilen, şiirler yazan bir Rufai ve Kadiri dervişi... Zamanına göre çok devrimci, ilerici bir adam olduğu için, ne hocalarla ne şeyhlerle uyuşabilirdi; buyüzden işi gücü de yoktu. Hem de hattattı, hem de beste yapardı, hem de marş bile bestelerdi. Beni Galip amcam okuttu. İlkin ondan okuma-yazma öğrendim, sonra Arapçaya başladık; Emsile, Bina, Maksut... Sekiş yaşımda hafız oldum. Hafız oluşuma babam çok seviniyor, benimle övünüyor, annem de buna çok kızıyordu. Cüppe giydirdiler, başıma sarık sardılar. Kasımpaşa'da Uzunyol yanındaki Büyük Cami'de öğle namazlarından sonra Kuran okurdum, beni dinleyenler ağlarlar, tecvit bilmeme de şaşarlardı... ... Geredeli Derviş Ali Galip, Kasımpaşa'nın Çürüklük Tekkesi'nde bir küçücük odada yatıp kalkıyor, küçük, pis, tahtakurulu bir oda. Bu odada ondan ders alıyorum. 'Hüsn-ü hat' öğreniyorum, yani güzel yazmak, kaligrafi.. Aritmetik, geometri öğreniyorum. Çocukluğumu hiç yaşamadım. Çember çevirmedim, zıpzıp, bilya alamadım elime. Uçurtma uçurmadım. El bende, sobe, körebe, birdirbir, uzuneşek, kovalamaca oynamadım. Hiç, hiçbişey... Çocuk olmuş tek günüm yok yaşamımda. oysa öyle severdim ki koşup oynamayı..."
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.