Bizans ve Müslüman sanatçıları, süsleme anlayışları bakımındanda birbirlerine yaklaşmaktadırlar. Anıtsal heykel ve süsleme yüksek-kabartma kaybolmuş, çoğu kez ayrıntılı ve aşırı, kimi zaman renkli kimi zaman oyma bir süsleme geçmiştir yerine. Tekrar olacak söyleyeceğimiz: İslâm, canlı varlıkların betimlemesini yasaklıyordu. Aslında bağnaz bir yorumdu bu, dahası sonradan ortaya çıkmıştı; kaldı ki, İranlı sanatçılar hiçbir zaman uymadılar böylesi bir yasağa. Kuşkusuz, dinsel yapılarda, Allahı insan ya da bir hayvan biçiminde betimlemek söz konusu değildi; çünkü Allah, tanımı gereği, somut varlıklara üstün bir cevherdi. Bunun gibi, yaratıkları oldukları gibi canlandırmak da olmuyordu. Ne var ki, Müslüman sanatçı, örneklerini çokça gördüğümüz gibi, sivil yapılarda, bitki, hayvan dünyasının, hâttâ günlük yaşamı içinde, avda ya da savaşta insanların ona esinlen dirdiği her şeyi süslemede kullandı. Aslında, özellikle Yahudi çevrelerde, sanatçı, varlıkları biçimleme eğilimindeydi; Arap dünyasının pek güzel biçimde kullandığı«arabesk» bundan esinlenmiştir. Aynı eğilim, Bizans sanatçılarının da yabancısı değildi. Onlar da, tasvir mücadelesinden sonra, tapmaklarda, kutsal kişileri, hatta Tanrıyı betimlemekte duraksama göstermediler. Ne var ki, Kutsal Kitab’ın öykülerini insanîleştirmeye girişecek. olan Batı sanatçılarının tersine, Bizanslı sanatçılar, dogmatik olarak tanımlanmış ve değişmez, İnsanî olmayan ya da insanüstü biçimlerde soyut bir teolojiye gittiler.