Gönderi

“Harbi Umumi'ye girdikten sonra, bu harbin feci neticelerini daima göz önünde tutmaktan kendimi men edemedim. Kanal harekâtı aleyhindeki isyanım, bana teklif edilen Hicaz Kuvvei Seferiyesi Kumandanlığı vesilesiyle söylediğim ve kabul ettirdiğimi zannettiğim halde semeresini göremediğim eleştiriler ve bunun gibi birçok mücadele sahneleri birbirini takip etti. En sonra Yıldırım Ordular Grubu'nun sergüzeşti ile benim bu Grup'ta asıl Yıldırım Ordusu Kumandanlığım herkesin malumudur. Hatırladığıma göre yatıştırılamayan isyanım işte bu hadisede olmuştur, Artık sükût ve tevazuun son bulması zamanıydı; ben de bu anı kaçırmadım. Felaketin coşkun bir nehir gibi, Türkiye üzerine aktığını görüyordum. Nasıl tahammül edip susabilirdim? Bu vakaların belgelerini size vereceğim, okuyacaksınız. Netice ne oldu? Benim düşüşüm!' Bu kelimeyi mahsus kullanıyorum, ben hayatta düşmeyi kabul etmiş adam değilim. O zaman benim halimi düşüş kabul edenlere gülmüştüm. Zira bundan ne çıkabilirdi? Eğer ben alelade gurur sahibi bir insan olsaydım ve bütün tahminlerimin doğru çıktığını görmekten zevk alsaydım, ne olacaktı? Memleketin düşüşünden nasıl zevk alabilirdim? İsterdim ki, benden evvelkilerin hatalarını düzeltebileyim, çamur ve batağa düşen Türkiye'yi çıkarabileyim.”
Sayfa 14 - Kaynak YayinlariKitabı okudu
·
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.