Biz bu şiirlerin gizli özneleriyiz.
Seni ağıllardan çıkartacaklar...
Süreklerle, kargılarla, ilençle!
Kurşun kaynayacak damarlarında
Gözünün ağına kan dökecekler...
Sana tunç ve çelik fırlatacaklar
Ve er kancıklığı, kadın hasedi!
Sevmeksizin taptıkları her şeyi
Sırtında bıçaklar, köreltecekler!
Sana itlerini hırlatacaklar
Boyun eğişlerin yalıyla keskin
Aya ulumandan yapılmış göğü
Hırçın ırmaklarla kışkırtacaklar
Sana öksüzlerden ad koyacaklar
Kovulmuş, itilmiş Tanrı kuşları
Gökten ve topraktan doğmaman için
Ağaçtan yağmuru kemirecekler!
Etini kemikten sıyıracaklar
Senin kar mavisi bakışlarını
Ve en soğuk doruklara gömdüğün
Issız merhameti kanırtacaklar
Sana yerde bir yer vermeyecekler
Allah'ın alnına sürdüğü aşkı
Mavi içgüdünü kusana kadar
Rüzgarı yasınla bağırtacaklar!
Yel ıslık çalıyor, bilmeyecekler
Öksüzler kuzeye çağrıldığında
Hiç iz kalmayacak senden geriye
İnsan, insanlıktan yarıldığında.
İşte gidiyorsun: korku ve ölüm
Bakmadığın leşler gibi ardında
Süleyman Çobanoğlu